Bir Ayı’ya Teslim Oluş / Gaye Keskin

Bir Ayı’ya Teslim Oluş / Gaye Keskin

1976 yılında Marian Engel tarafından kaleme alınan Ayı, geçtiğimiz aylarda Duygu Akın çevirisiyle Harfa Yayınlarınca Türkçeye kazandırıldı.

Kanada Edebiyatı’nın en tartışmalı kitaplarından biri olarak görülen, insan-hayvan ilişkisinin gizemli ilkel yanlarını feminist bir bakış açısıyla sunan Ayı, kimi çevrelerce alegorik kimi çevrelerce gerçekçi görülmeye devam ediyor.

LOU’NİN KEŞİF YOLCULUĞU

Marian Engel, bizi kitabın ana karakteri Lou’yle şu cümleyle tanıştırıyor: “Kışın bir köstebek gibi yaşıyor, ofisin derinlerine gömülüp haritalarla elyazmalarının içinde eşelenip duruyordu.” Bu pasajla, yalnız ve heyecansız bir hayatın içinde olduğunu anladığımız Lou’nin, Tarih Enstitüsü’ndeki görevinin şehirden uzaktaki bir adaya, sekizgen bir evin içine envanter dökümü yapmak üzere gitmesini gerektirmesiyle birlikte, bu hayatın dürtüsel mefhumlarla sarsılacağının ve içsel bir yolculuğa dönüşeceğinin sinyallerini verecek şu paragrafla karşılaşıyoruz: “Yatak odasında çıtırdayan ateşi görebilmek için çift kanatlı kapıyı açtı. Demek burasıydı krallığı: sekizgen bir ev, bir oda dolusu kitap ve bir ayı.”

Lou’nin düz, ince bir çizgi üzerinde geçen günleri yolunun Ayı’yla kesişmesiyle büyük bir iştah, cinsellik ve istek patlamasına dönüşerek, bastırılmış tüm dürtülerinin en tekinsiz biçimde ortaya dökülmesine ve hissettiği her duygunun günden güne büyüyerek mutlak bir sona zikzaklar çizerek ilerlemesine neden oluyor. Öyle ki Lou, el yazmalarına ve haritalara zarar vermemeye çalışarak masanın üzerinde gerçekleşmiş tekdüze seks deneyimlerinden Ayı’nın dil darbeleriyle sıyrılıyor ve kendisini, hayal bile etmediği bir aşkın kollarında veyahut daha doğru bir tabirle pençelerinde buluyor.

AYI VE EMPİRİZM

“İnsanların ayılarla ilgili fikirleri oluyor, diye düşündü Lou; ya oyuncaktırlar ya da ormanda yaşayan vahşi ve canavarımsı şeyler; seni uzaktan takip ederler, yalayıp yutmak için havada kokunu ararlar.”

Marian Engel’in ilkel öğretilerimize reveransta bulunduğu bu cümleyle birlikte, Ayı ve Lou arasındaki ilişkinin tedirgin edici tarafını hissediyor, Ayı’nın bazen bir oyuncağa bazen de insanını yalayıp yutmak üzere olan bir canavara dönüşmesini bekliyoruz. İşte tam burada Engel bizden felsefi bir bakış açısıyla, bilginin mutlaklığını sorgulamamızı, onu var eden kriteri onları enine boyuna düşünmemizi ve öğretilerimizi soyunmamızı isteyerek bir ayıdan tüm bunların dışında bir şey beklemek neden mümkün olmasın, diye soruyor.

Roman boyunca zaman zaman Lou’nin hayatına daha evvelden girmiş erkeklere göz ucuyla bakıyor, genç kadının yaşadığı hayal kırıklarının üzerinde dolaşıyor ve Ayı’ya çıkan yollara döşenen taşları izliyoruz. Ayı ve Lou arasında başlayan, günden güne büyüyen aşkın masum ve tutkulu yanlarına şahitlik ederken, alt metinde John Locke’un Empirizm kavramının farkındalığını yaşıyoruz. Şöyle ki kendimizi şu soruları sormaktan geri alamıyoruz: Bilgi bize verilen midir yoksa deneyimle elde ettiğimiz mi? Peki bir insan bir ayıya âşık olabilir mi yoksa Marian Engel, bizi büyük bir metaforla baş başa mı bırakıyor?

KAFAMI TUT, KOPAR

Kitabın ilk sayfalarında Lou ve Ayı arasındaki duvar, Lou’nun Ayı’nın yanına dışkılaması ve ondan farklı olmadığını ispatlamasıyla inceliyor. Lou’nun Ayı’yı asla terk etmeyeceğini kendisine tekrar eden cümleleri, karmaşık rüyaları ve kitapların sayfaları arasından dökülen notlarla; duvar tamamen ortadan kayboluyor ve Lou, yerde yatan ayının yanına uzanarak kendisiyle sevişmeye başlıyor. Bu an, ikisi arasındaki ilişkinin kırılma noktalarından biri. Lou’nun korkusunu tamamen soyunduğu bu anı Engel bize şöyle aktarıyor: “Ve ayı, bildiği hiçbir insanın yapmadığı kadar zevk vermek için azmediyordu. Lou gelirken ağlayarak hıçkırdı ve ayı gözyaşlarını yalayıp kuruladı.”

Ve Ayı gözyaşlarını yalayıp kuruladı… Bu ana dek, el yazmalarını kenara iterek, onunla sevişen adamın başka kadınları arzuladığını bilerek yaşamak durumunda kalan Lou’nun Ayı’ya teslim oluşunun emaresi olan bu cümle; aslında kadınların birlikte oldukları kişilerden beklediği şeyin alegorik bir yansıması. Öyle ki Lou, sonrasında büyük bir adanmışlıkla, Ayı’ya şöyle diyor: “Seni seviyorum. Kafamı tut, kopar.”

TOPLUMSAL NORMLARA “BAŞKALDIRI”

“Lou küçükken okulun spor salonunda, ilk kez bir erkeğin vücuduna bastırıldığını, kızardığını, aklının karışıp suçluluk duyduğunu hatırladı.”

Lou’nun Ayı’ya sarıldığında hatırladığı bu an, kadın olmanın ve öğrenilmiş suçluluk duygusunun dışa vurumu olarak karşımıza çıkıyor. Ayı’nın kayıtsızlığı ve durumun ne olduğunu kavrayamayışı, biz kadınları şu düşünceye itiyor; karşımızda bizimle ilgili olumsuz fikirler ortaya koyacak biri olmadığında yine suçluluk duyar mıyız? Yoksa kendimizi akışa, arzularımızın uyanışına teslim mi ederiz?

Ve başka bir bakış açısıyla Lou gerçekten toplumsal normlara başkaldırabilmiş mi? Kimsenin görmediği, bilmediği bir yerde Ayı’yla yaşadığı aşk aslında hepimizin ilkel dürtülerinin, ahlâk örtüsü giyilmediği veyahut ahlâkla yargılanacak düzlemde ortaya konulmadığı durumlarda ortaya çıkan duygunun birebir yansıması değil mi? Topluma başkaldırmak, kimse sizi görmezken mümkün mü, yoksa başkaldırdığımız kişi yalnızca o ana dek ulaşan benliğimiz mi?

Öznel bir bakış açısıyla Lou, ayakları üzerinde duran, güçlü, pervasız bir kadın olmasına rağmen, bir erkeğin manipülasyonu karşısında gardını düşüren ve belki de bunu Ayı’yla olan karmaşık ilişkisine kılıf olarak kullanan sıradan biri. Marian Engel’in kitabın son sayfalarında söylediği şu cümle, kitaptaki yolculuğu özetler nitelikte: “Geri döndü ve koskoca bomboş evde oturdu. Buranın sırrını keşfedememişti. Güzel binaydı ama sırdan yoksundu.”  

SON SÖZ

Lou ve Ayı arasındaki aşk, Ayı’yı insanlaştırmadı, Lou’yi ise zaman zaman ilkelleştirmesine rağmen tamamen değiştirmedi. Ama her şeyin sonunda Lou kendini Marian Engel’in cümleleriyle şöyle hissediyordu: “Nihayet insanmış gibi değil de nihayet temizmiş gibi. Temiz, sade ve gururlu.”

Peki Ayı? O da insan olmanın tüm çarpıklığından, karanlığından ve çirkinliğinden kurtulmuş bir şekilde, tam da öyle duruyor; temiz, sade, gururlu.

Ayı
Marian Engel
Çevirmen: Duygu Akın
HARFA
Roman / 144 sayfa

Yukarı