Anı Tüccarı: Félix Ventura’nın Sıra Dışı Hikâyesi / Abdullah Ezik

1960, Angola doğumlu yazar ve gazeteci José Eduardo Agualusa, kaleme aldığı metinler, hayal gücü ve meydana getirdiği karakterlerle dikkat çeken; Portekiz, Angola ve Brezilya üçgeninde birçok önemli esere imza atmış özel bir yazar. Gerek yazar gerekse gazeteci kimliği ile kendisinden sıkça söz ettiren Agualusa, aynı zamanda kurgu metinleri aracılığıyla elde ettiği başarılarla da önemli ödüllere değer görüldü. Bugüne kadar Uluslararası Dublin Edebiyat Ödülü (2017), İngiliz PEN Ödülü (2014), Fernando Namora Ödülü (2013), FNLIJ Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Ödülü (2013) ve Independent Yabancı Kurgu Ödülü’ne (2007) değer görülen, Uluslararası Man Booker Ödülü (2016) finalistleri arasında yer alan yazarın eserleri birçok dile çevrildi, çevrilmeye de devam ediyor.

José Eduardo Agualusa’nın en önemli eseri olarak gösterilen Bukalemunlar Kitabı, yazarın ele aldığı konu, konuyu işleyiş biçimi ve geliştirdiği anlatı dünyası ile farklı bir yerde duruyor. Geçtiğimiz günlerde Bengi De Sa Matos Paixao tarafından Portekizce aslından çevrilen roman, Timaş Yayınları tarafından yayımlandı.

José Eduardo Agualusa’nın Bukalemunlar Kitabı (The Book of Chameleons) başlıklı romanı, gerçeküstü ve mistik unsurlarıyla öne çıkan ilginç bir hikâyeyi merkezine almasıyla ön plana çıkar. Anlattığı hikâye birçok noktada mistik bir anlam barındıran yazar, bunu günümüz dünyasının kendi sınırları içerisinden yapmaya özen gösterir. Agualusa’nın dünyası bir yandan ayakları yere sağlam basan, öte taraftan bambaşka iklimlerde dolanan bir dünyadır. Her şey uzaktan bakıldığında sisli bir bulutun ardında gibidir, ancak yakınlaştıkça her şey netleşir, daha farklı anlamlar kazanmaya başlar. Başlangıçta mistik olan, yaklaşıldıkça kabuğundan arınır ve okurun karşısına çırılçıplak bir şekilde çıkar. Romanı mistik ve bir anldam gerçeküstü olmaktan çıkaran da budur.

Agualusa, edebî serüvenini birçok farklı yazara referans vererek sürdüren bir isim olarak değerlendirilebilir. Onun edebiyatının doğrudan veya dolaylı yoldan başta Franz Kafka, José Saramago, Gabriel García Márquez, Jorge Luis Borges gibi isimlerle akrabalık(lar) kurduğunu/geliştirdiğini söylemek mümkün. Hayal ettiği iklim, anlatısındaki karanlık taraf, sık sık gerçeküstü bir dünyaya kayması, karakterlerini hep alışılmışın ötesinde bir biçimde kuşatmasıyla Agualusa; Kafka, Saramago, Borges ve Márquez gibi yazarlarla yakınlaşır. Bu yakınlaşma, aynı zamanda onun deneyimlediği ülkeler, hareket ettiği, bulunduğu, bir parçası olduğu coğrafyalarla beraber de tasavvur edilebilir. Angola doğumlu yazar, hayatının ilerleyen yıllarını aynı zamanda Portekiz ve Brezilya’da geçirir. Dolayısıyla Afrika, Avrupa ve Güney Amerika arasında sürekli mekik dokuyan bir yazar söz konusudur. Bu kültürel, coğrafi ve dilsel zenginlik, kendisini onun romanlarında da gösterir.

Daha önce Yaşayanlar ve Diğerleri ile Unutmanın Genel Teorisi gibi kitapları da Türkçeye çevrilen José Eduardo Agualusa, Bukalemunlar Kitabı’nda da benzer bir anlatı dünyası geliştirir. Kitap, ana hatlarıyla bir geko tarafından anlatılan ilginç bir hikâyeyi merkezine alır. Romanın ana kahramanı Felix Ventura; Luanda, Angola’da yaşayan bir kitap satıcısıdır. Ancak onun sıra dışı bir yeteneği vardır: soyundan gelenler gibi, insanların kimliklerini ve geçmişlerini yeniden yazma yeteneğine sahiptir. Bu ona ve soyuna bahşedilmiş, çok nadir görülen bir yetenek olarak kabul edilebilir, ki Felix de ailesi gibi bu yeteneği bambaşka şekillerde kullanmaktan geri durmayacaktır.

Felix, Luanda’daki mekânında birçok konuğu ağırlar. Kimi bir kitabın peşinde, kimi aranan, kimi dolanan birçok kişi onun yanına uğrar. Öyle ki Felix’in dükkânını roman için bir merkez noktası olarak kabul etmek mümkündür. Romandaki herkesin yolu bu dükkândan geçer, Felix ile diyaloga girer, hayatın bir bölümünde ömrü onunla kesişir. Tüm bunlar, romanın zengin anlatı dünyası içerisinde Felix’i ve dükkânını daha da değerli kılar.

Romanın merkez noktası olan Felix’in dükkânının birçok misafiri vardır. Bunlardan biri de her sabah geçmişini unutan biri gibi yeniden ve daima ona uğrayan, onunla konuşan, onunla bir şeyler paylaşan kimliksiz gekodur. “Saydam” bir hafızaya sahip bu geko, her gün yeni bir ömre başlar gibi öncesine ait, düne ait ne varsa unutur. Onun için her yeni gün, yeni bir hayatın habercisidir. Onda geçmiş, dün ve öncesi kavramları yoktur. Bu da geçmişin söz konuşu olmadığı, sadece ileriye doğru akan bir zaman anlatısını beraberinde getirir. Bukalemunlar Kitabı’nı bunca özel yapan da budur. Geçmişin sürekli yeniden ele alınıp şekillendirildiği bir dünya söz konusudur.

 Felix, sık sık dükkânına uğrayan bu gekonun anılarını yazarak onun kimliğini her gün yeniden oluşturur. Ancak bir gün geko, kendi kişisel geçmişinden bir şeyler hatırlamaya başlar ve böylelikle anlatı dünyası kırılmış olur. Bu hatırlama ânı, neredeyse bütün bir hayatını hatıralar üzerine kuran Felix’i alt üst eder. Geko, geçmişteki bir sırrı açığa çıkarır ve böylelikle Felix’in yaşamı/kimliği yavaş yavaş değişmeye, dünyası raydan çıkmaya başlar. Bu olaylar zinciri, roman boyunca geçmişle yüzleşme, kimlik ve belleğin doğası üzerine derin düşüncelere yol açar. Bukalemunlar Kitabı, tam da böyle bir ânda bir sorgu kitabına dönüşmeye başlar.

Bukalemunlar Kitabı, Felix’in hayata, geçmişe ve içerisinde bulunduğu topluma dair sorgulamalarıyla sık sık farklı hatlar üzerinden gelişir. Bir yandan toplum hızla değişirken onu meydana getiren bireyler de verdikleri kararlarla bu dönüşümün bir parçası olur. “Değişen toplumun başkalaşan insanları”, böylelikle Bukalemunlar Kitabı’nın asıl rotasını oluşturur. Giderek topluma sirayet eden yeni değerler, bu değerlerin ortaya koyduğu anlamlar ve bireylerin kendisini sürekli farklı bir denklemin içerisinde bulunması anlatı boyunca kaygan bir zeminin ön plana çıkmasına neden olur. Felix’in karşılaştığı her bir kahraman, onu başka bir düşün peşinden gitmeye sevk eder. Hikâye böylece genişledikçe genişler.

Gerçeklikle gerçeküstü arasında sık sık geçiş yapılan Bukalemunlar Kitabı, kimliklerin, belleğin ve geçmişin nasıl şekillendiği üzerine etkileyici bir düşünsel yolculuk olarak kabul edilebilir. Angola’nın sosyal ve tarihsel bağlamıyla iç içe geçmiş bu anlatı, okuyucuya sıra dışı bir deneyim sunarken insani değerler ve toplumun ne derece kaygan bir zemin üzerine inşa edildiğini de açıkça ortaya koyar.

Bukalemunlar Kitabı
José Eduardo Agualusa
Çevirmen: Bengi De Sa Matos Paixao
Timaş
Roman / 224 sayfa

Yukarı