Çok Ülkeli Bir Yazar / Arzu Anlar Saraç

1980’lerden bu yana edebiyat içindeki farklı yeriyle dikkat çeken Mehmet Yaşın; şiir, roman, deneme ve eleştiri türlerinde eserler vermiş; 24 dile çevrilen kitaplarıyla 11 ülkede okurlarla buluşmuş bir Türk şair ve yazarıdır. Bunula birlikte Kıbrıs ve Yunanistan edebiyatları içinde de adı geçen yazar, Londra, Lefkoşa ve Atina arasında yaşıyor. Mehmet Yaşın’ın Antik Elen edebiyatı ve felsefesine göndermeler yaptığı son romanı “Selam Metin; Ben Berceste” yazarın da belirttiği üzere romanın yazıldığı çok çeşitli mekânlardan bazıları olan Rodos, Üsküp ve Atina’dan da izler taşıyor.

“Selam Metin; Ben Berceste” kara mizah türünde bir roman fakat aynı zamanda spesifik bir grup erkeğin zihninin sansürsüzce sergilendiği, kadın erkek ilişkisinin belli standartlarda nasıl yoz bir anlayışa evirildiğini sorgulatan dramatik bir deneyim sunuyor. Mehmet Yaşın, edebi yetkinliğinin yanında felsefi, psikolojik ve sosyolojik temaları başarıyla işleyerek okuyucuyu içine çeken zengin ve sıra dışı bir anlatıya dönüştürüyor eserini.

Neoliberal Çağda Andropoz

Romanda, 50 yaşının üzerinde, itibar sahibi, eğitimli, ekonomik durumu yerinde, batılı tarzda düşünen, yaşayan bir dizi erkeğin bir ayara geldiği anti kahramanlar gurubuyla tanışıyoruz. Birbirlerine “Yaşlı” içinde bulundukları gruba da “İhtiyarlar Heyeti” diye hitap ediyorlar. Yüzeyde dertleri aşk, cinsellik ve iktidar olan bu egosantrik erkekler, aslında derinlerinde neoliberal çağın ve andropozun da etkisiyle boğuştukları yalnızlık, yaşlılık ve yetersizlik hissini nobranlıklarıyla perdeliyorlar.

Seçkin ve elit olması beklenen bu anti kahramanların anlattıklarının ardına bakıldığında ise trajikomik bir resim gün yüzüne çıkıyor. Oldukça modern olan bu yaşlı ve seçkin adamlar aynı zamanda okumuş yazmış, görmüş geçirmiş, toplumun üst sınıfına ait, ekâbir kişiler. Fakat yazar, parlak görüntüleri altındaki çürümüşlüklerini görmemiz için zihinlerini bize tüm çıplaklığıyla açıyor. Böylece aslında kaba, aklı fikri cinsel gücünün henüz tükenmediğini ispatlamaya çalışmak olan, aşk adı altında önüne gelen her kadını yatağa atmaya hevesli; seksist söylemleriyle bozuk ağızlarıyla ilkel erkek yüzleri ortaya çıkıyor.  

Kargakadın

“Selam Metin; Ben Berceste” sağlam bir tarihi ve mitolojik alt metinle işlenmiş öncül bir hikâyeyle açılıyor. Burada bazı metafor, imge ve sembollerden bahsetmem gerekiyor. Zira romanın geneline yayılmış olan karga imgesiyle sıklıkla karşılaşıyoruz. Ben diliyle anlatılan ve çoğu zaman bilinç akışı şeklinde ilerleyen romanda okuyucuya karmaşık zihnini açan karakterlerin de saplandığı bir imge karga. Aynı zamanda karga imgesi, roman boyunca güçlü bir metafor olarak işlenirken; aynı imgeyle Âdem ile Havva mitinden günümüze ulaşan alegorik bir yaklaşım üzerinden ideal kadın ve erkek ilişkisi de irdeleniyor.

Anlatıcı karakter, Pablo Picasso’ya ait olan “Kargakadın” tablosunun kopya eskizinden esinlendiği, mitolojik figürlerle harmanlanmış bir hikâye paylaşıyor. Daha ilk sayfalarda karakterin belirttiği üzere; karga ve kadının iç içe geçtiği dahası kadının kargaya, karganınsa kadına dönüştüğü bir eskizin tasviri ile karşılaşıyoruz ve görünürde konusu karga olan derin bir sohbet başlıyor.

Tanrıça Athena’nın kuşunun da aslında baykuş değil bir karga olduğunu öğreniyoruz. Karga mitinde; Athena bu gürültücü, rekabetçi, kurnaz hatta çapkın kuştan rahatsız olup karganın mevkiine baykuşu atar. Aklı ve mantığı sembolize eden tanrıçanın perspektifinden durum böyleyken, vaktiyle bembeyaz, pırıltılı tüylere sahip, güzeller güzeli karga ceza olarak kapkara, gak gak öten bir kuşa dönüştürülür. “Fakat sormak lazım Nedim Amca: İşinden kovulan kargacığın hikâyesindeki gibi Athena’nın tahtına yönelen her kadın, akıl mantık yoluyla bir düzen intizam kuracağım filan dese de günün sonunda cezalandırma gücünü ele geçirmiyor mu? Ötekileri işten atma yetkisine sahip olmuyor mu?”(Syf, 27) Bu noktada Athena’nın cezalandırıcı kadını, karganınsa kadından belasını bulmadan evvel ışıldayan, genç, güç sahibi erkeği sembolize ettiğini ve romanın genelinde de bu çatışmaya ironik bir şekilde yaklaşıldığını tahmin etmek güç olmayacaktır.

Elektra, Oidipus, Freud ve Psikolog Dr. Ertan Bey

Çokça bahsi geçen “Psikolog Dr. Ertan Bey” anti kahramanın buhranlı ruhuna yardım çığlığına el uzatan kurtarıcı pozisyonunda. Romandaki sorunlu anti kahramanların derin psikolojik sıkıntılarını kavramak için Psikolog Dr. Ertan Bey oldukça önemli. Okuyucu roman boyunca pek çok psikodinamik yaklaşım söylemleriyle muhatap oluyor. Freud’un meşhur “kız evlat, erkek evlat, anne” üçgeninde çoğumuzun aşina olduğu psikoseksüel gelişim terimlerinden ve Sophokles’in Thebai Üçlemesi olarak bilinen tragedyasının ünlü karakterlerinden; Oedipus, Orestes ve Elektra ile karşılaşmak elbette kaçınılmaz oluyor. “Elektra kompleksiymiş, anne-kız simbiyozu, şu’su bu’suymuş bir sürü psikolojik analizi boşuna yapmışsın demek bana,” diyerek daha çok güldüm.” (Syf, 236) Yazar arkaik metinlerle desteklediği bölümlerde, Sophokles’in eserlerinde savunmaya çalıştığı, “İnsanın kendi üstün aklını ortaya koyarak akıl üstü hakikatlerin hükmünü ispatlamaya çalışması” tezinin ana karakterin argümanının da yapı taşı olduğunu söyleyebilirim.

Farklı dinamikleri olan, aktardıkları bakımından fazlasıyla güçlü entelektüel bir çeşitliliğe sahip, psikolojik, sosyolojik, sanatsal ve felsefi alt yapısının inceliğiyle şaşırtan bir eser “Selam Metin; Ben Berceste” Mitolojik göndermelerin oldukça dikkat çekici olduğunu, bahsi geçen birçok terimin, karakterin, felsefi söylemin de yazarın disiplinlerarası birikiminin gücünü yansıttığını belirtmeliyim. Kitaptaki çizimlerle, yazarın kendine has kelime ve yazım oyunlarıyla renkli, eğlenceli, hatta çılgınca bir roman “Selam Metin; Ben Berceste”.

“Selam Metin, Ben Berceste”
Mehmet Yaşın
İthaki Yayınları
Roman / 304 sayfa

Veveya Kitap 16 / 05 Nisan 2024

Veveya Kitap 16 / 05Nisan2024
Yukarı