Gerçekle Kurgu Arasında: Zira / Yunus Çinçin

Yazar Ethem Baran, her eserinde olduğu gibi, Zira‘da da gerçekle kurgu arasındaki ince çizgide yazdığı öyküleriyle, bizi bize ustaca anlatıyor. Ethem Baran, on iki öyküden oluşan kitapta, estetik kaygıyı da elden bırakmadan, toplumsal meselelere dair eleştirel yaklaşımının ön plana çıktığı öyküler kaleme almış. Kitaptaki öyküler,yazarın gözlem yeteneğinin ve sezgi gücünün  somut göstergesi olarak çıkıyor karşımıza. Öyküleri okurken yazarın halkını, toplumunu, insanını,  her yönüyle çok iyi tanıdığına,  kitaptaki her öyküde bir kere daha tanık oluyorsunuz. Ethem Baran’ın öykülerini okurken öykü kahramanlarını tanıyormuş hissine kapılıp her öyküde anlatılan olayları öykü kahramanlarıyla birlikte yaşıyorsunuz.
Kitabın ilk öyküsü, “Bir At Bindim Başı Yok”, Kafka’nın” Kızılderili Olma İsteği” adlı öyküsünden yola çıkarak yazarın Tarık Buğra’nın “Ata Binmiş Ali Ağa” öyküsüne tahmis olarak kaleme aldığı” Ata Binmiş Ali Ağa’yı Tahmis” adlı öyküsünden yola çıkarak bu defa Ali Ağa’nın atının öyküsünü anlatıyor bizlere. Bu öyküde de uçsuz bucaksız bozkıra, Ali Ağa ve atı eşlik ediyor. Ethem Baran, öykünün sonunda, “Ne de olsa, dünyadan bir atlı geçti,”  cümlesiyle Bekir Yıldız’ a  da bir selam göndermeyi ihmal etmiyor.

Ethem Baran; sadece bozkırı değil, bozkırın bir köyünde yaşayan bir gencin düşlerine giren fettan bir güzel nedeniyle  ıslanmasını ve  yaşadığı utançla,  karda kışta, buz gibi suda, kimseye belli etmeden boy abdesti alma çabasını, sözcüklerle bütün bir köyün resmini  çizerken anlatıyor “Düşleri Fettan Güzel” adlı öyküsünde.
Seks işçisi   Kıymet’in hayatını bir gencin gözünden anlatan “Kıymet” adlı öyküsünde, Ethem Baran’a  Şükrü Ağbi’si Şükrü Erbaş’ın “Genelev Mektupları” ve “Gülümse” adlı şiirleri eşlik ediyor. Şükrü Erbaş’ın mısralarıyla iç içe geçen öykü, Kıymet özelinde tüm seks işçilerinin yaşadıkları trajedileri, genç bir kahramanın gözünden anlatıyor.
Ortada hiçbir neden yokken hayatın durma noktasına geldiği, anlatacak hikâyeleri olmayan ve belki de bu nedenle onlar için hayat denilen şeyin olmadığı insanların yaşadıkları bir kasabanın öyküsü “Ortada Hiçbir Neden Yokken”. Bu öyküde, yazar, insanların aymazlıklarına ve türlü nedenler ya da bahanelerle hayatı ıskalamalarına ilişkin bir toplum eleştirisi dile getiriyor.
“Yoksullar niçin yoksul olduklarını düşüneceklerine, bu yoksulluğun dedelerinden babalarına, onlardan da kendilerine geçtiğini düşünmeyi seviyorlardı artık. Çocuklarına da böyle güzel bir yoksulluk bırakacaklardı. Onların da tıpkı anne babaları gibi neye el atsalar, elleri boş kalacaktı. Hayal kurmaya utanacaktı onlar da…”(s.47)
“Öteki İlgililer” de, emekli bir öğretmenin gözünden, yaşadığı kasabadaki halkın ve bürokratların eleştirilişinin öyküsünü okuyoruz. Öyküde, kitaptaki diğer öykülerde de olduğu gibi ülkemizdeki bürokratların halka karşı hoyrat tutumları, bireysel ve toplumsal sorunlar ustaca anlatılmış.

“Güzel Şeyler İşte”, bir kütüphane görevlisinin gözünden, kitaplara tutkun, yazarlık hevesi de olan bir çocuğun kütüphane görevlisiyle ve kitaplarla ilişkisinin anlatıldığı bir öykü.

“Yazarlar böyledir işte, başkasının hayatını yazacağım derken kendi hayatlarını yazarlar.” (s.62 )
“Ulus Postanesi” adlı öyküde, Ankara’nın ilçelerinden birindeki bir  bankada güvenlik görevlisi olarak çalışan bir gencin yaşamından bir kesit sunulmuş biz okuyuculara. Bir yandan annesiyle yaşayan güvenlik görevlisi genci daha yakından tanırken bir yandan da müdürünün baskı ve angaryalarından bıkan gencin trajikomik hak arama mücadelesine şahit oluruz.

“Eve Gidecektim” evine gitmek isteyip de sokaklarda karanlık adamlarca linç edilip evlerine gidemeyen insanların öyküsü. Bu kısa öyküde, yaşananları hem fail hem mağdurun gözünden anlatarak öykünün trajikliğini daha da arttırmış yazar.

“Arabaşı”, karlı bir kış günü, İç Anadolu’nun bir köyünde, köy odasında bir araya gelip zaman geçiren köylülerin öyküsü. Köylüler, köy odasında, bir yandan arabaşı çorbasına oynanan yüzük oyunuyla, keklik avı sohbetiyle, Tangalların Ragıp’ın okuduğu Hz. Ali Gazveleri Billuruazam Cenkleri Hayber Kalesi kitabındaki hikâyeleriyle zaman geçirirlerken bir yandan da arabaşı çorbası pişirilir. Köy odasında bütün bu olup bitenlere, yakın zamanda, Ankara’ da okuyan oğlunun yanına gidip gelen bir babanın, bütün umutlarını bağladığı oğlunun başına gelenler nedeniyle yaşadığı kaygılı bekleyiş eşlik eder. “Arabaşı”, Anadolu insanının yaşantısından kesitler sunarken, bu insanların özlemlerine, kaygılarına, sevinçlerine, umutlarına da ayna tutan bir öykü.

Kitabın son öyküleri olan “Bir Ansiklopedi Maddesi Olarak Bizim Köy, Kralın Köyü, Padişah Görmüş Köy” adlı öyküler, wwwguzelkoylerimizansiklopedisi.com adlı sitede, kendi köylerini anlatma yarışına giren ve kendi yazdıkları dışında hiçbir bilgiyi, açıklamayı doğru kabul etmeyen üç ansiklopedi yazarının anlattıklarıyla şekillenen öyküler. Birbirine çok yakın Dargın, Muratşah ve Mürselli köylerini kendilerince anlatan yazarlar, yazar Ethem Baranı da bir türlü paylaşamazlar. Köylerde yaşayan insanlarımızın yaşantılarına, birbirleriyle ve başkalarıyla ilişkilerine dair ustaca çıkarımlarla ve anlatımlarla şekillenen öyküler, köy ve köylülük üzerine ironik metinler olarak okunabilir.  Üç ansiklopedi yazarının köyleri hakkındaki yazılarının ardından, bu yazılara ve Ethem Baran’ın kendi köylüleri olduğuna dair açıklamalarına ilişkin Ethem Baran’ın cevap metni, kurgunun farklı bir boyut kazanmasına ve meselenin anlaşılmasına yardımcı oluyor. Edebiyat çevrelerince, taşra edebiyatı yapmakla eleştirilen Ethem Baran, bu üç öyküyle ve öykülerin sonuna eklediği Ethem Baran’ a ait “ Zorunlu açıklama” başlıklı metinle, köyle ve köylülükle olan ilişkisine açıklık getiriyor. Yazar, taşrayla doğrudan bir ilgisinin olmadığını, taşra edebiyatı yapmak gibi bir derdinin olmadığını, üstkurmacayla kurguladığı bir edebi metinle açıklıyor.
Ethem Baran’ın Zira adlı kitabındaki öyküler, okuyucuda güçlü bir gerçeklik duygusu yaratıp okuyanı derinden etkiliyor. Ethem baran, kurguyla gerçek arasındaki o ince çizgiyi kaldırıp öykülerini, okuyucularını öykü kahramanlarının bir yerlerde yaşadıklarına inandıracak kadar gerçekçi ve ustaca kurguluyor.

Ethem Baran’ın her biri birbirinden güzel on iki öyküden oluşan Zira adlı kitabını okumanızı, tavsiye ederim.

Zira
Ethem Baran
İletişim Yayınları
Öykü / 99 sayfa

Yukarı