Okuma Yazma Bilmeyen Bir Kadının Meydan Okuması / Semrin Şahin
Bazı kitapların büyülü bir yanı olduğuna inanıyorum. İnsanın zihninde öyle şeyleri tetikliyor ki etkisinden uzun süre kurtulamıyorsunuz. İşte son dönemde okuduğum, beni etkisi altına alan bir kitap Okumaz Yazmaz.
Kitap on bir kısa bölümden oluşuyor. Yazarın otobiyografik özellik taşıyan bu kısa anlatıları arasında çocukluğuna, genç kızlığına ve sığınmacı olarak İsviçre’ye gelişine tanıklık ediyoruz. Agota Kristof, 1935 yılında Macaristan’da dünyaya gelir. Dört yaşındayken kendi deyimiyle tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa yakalanır. Okuma hastalığına. Çocukluğunun bir kısmı bulduğu her şeyi okumakla geçer. Yoksulluk nedeniyle yatılı okula gitmek zorunda kalan Kristof ailesinden ayrılmanın acısına dayanabilmek için yazmaya başlar. Yatılı okulda kaldığı döneme ait anılarında etüt saatinde tuttuğu günlükleri kimse okumasın diye şifreli bir yazı icat eder.
“Mutsuzluğumu, acımı, üzüntümü, akşamları beni yatağımda sessizce ağlatan her şeyi not ediyorum. Oğlan kardeşlerimi, anne babamı, şimdilerde başkalarının oturduğu evimizi kaybettiğim için ağlıyorum. En çok da kaybettiğim özgürlüğüme ağlıyorum.” (s.16)
Ellili yıllarda yoksulluğu iyiden iyiye hissetmeye başlar Kristof. Kendinden bir yaş büyük olan ağabeyi Yano’nun küçülmüş paltosunu giyer, başkalarından okul çantası ödünç alır. Ayakkabılarını tamire verdiğinde tamirciye ödeyecek parası yoktur, hesaba yazdırır. O yıllarda babası hapiste olduğundan annesi köhne bir bodrum katında, fare zehri paketleme işinde çalışıyordur. Annesinden para isteyemez. Çünkü annesinin de parası yoktur. Sırf para kazanmak için teneffüslerde sergilenecek skeçler yazmaya başlar. Sonraki yıllarda yazacağı oyunların başlangıcıdır aslında bu skeçler.
İlerleyen zamanlarda Macaristan işgal edilir. Kristof bu işgalcileri düşman dillerin sahipleri olarak adlandırır. İlk işgalciler Almanca konuşuyordur, sonra gelenlerse Rusça. Stalin diktasıyla böyle tanışır Kristof. Rusça resmi dil ilan edilir. Sovyetler Birliğinin dayatmacı ideolojisinden 21 yaşında kaçmayı başarır. İki yıllık evlidir ve kucağında dört aylık kızı vardır. Avusturya’ya kaçışlarını kitapta şu şekilde anlatır:
“Birkaçı çocuk, on kişilik bir grubuz. Küçük kızım babasının kucağında uyuyor, ben iki çanta taşıyorum. Birinde biberonlar, kundak bezleri, bebek için yedek kıyafetler, diğerinde sözlükler var. Joseph’in peşi sıra yaklaşık bir saat, sessizlik içinde yürüyoruz. Neredeyse zifiri karanlık. Aydınlatma fişekleri ve projektörler zaman zaman her yanı aydınlatıyor, patlama sesleri, silah sesleri duyuluyor, sonra sessizlik geri geliyor ve her taraf yeniden karanlığa bürünüyor.
Joseph ormanın kıyısında duruyor ve şöyle diyor:
“Avusturya’dasınız. Bundan sonrası size kalmış. Dümdüz ilerleyin. Köy uzak değil.” (s.27)
Mülteci olarak İsviçre’ye ulaşırlar. Burada kullanılan resmi dil Fransızcadır. Beş yıl boyunca tek bir sözcüğünü anlamadığı, yemeklerini bile yiyemediği bu ülkede var olma mücadelesine girişir Kristof. Hem okuyamaz hem de yazamaz durumdadır. Kitabın adı da buradan gelir. Bunu kitapta şu şekilde dile getirir:
“Bu dili ben seçmedim.
Fransızca yazmak, mecburum buna. Bu bir tür meydan okuma.
Okuma yazma bilmeyen birinin meydan okuması.” (s.40)
Gerçekten de bu bir meydan okumadır. Dilini bilmediği bu ülkede her şeye sıfırdan başlar. 26 yaşında dil kursuna gider ve Fransızcayı öğrenir. İlk romanını yine sonradan öğrendiği bu dilde yazar. İlk kitabın yayımlanma sürecine de değinir. Kitap yayımlandıktan üç yıl sonra yaşadığı bir anı şöyle anlatır Kristof:
“Üç yıl sonra Berlin sokaklarında çevirmenim Erica Tophoven’le geziniyorum. Kitapçıların önlerinde duruyoruz. Vitrinlerinde ikinci romanım. Evimde, bir rafın üzerinde, on sekiz dile çevrilmiş, Büyük Defter.” (s.37)
Okumaz Yazmaz hacim olarak 50 sayfa bile yok ama anlattığı şeyler ruhumda öyle bir iz bıraktı ki ara ara dönüp sayfalarını karıştırıyorum. Herkesin okuması için ısrarla tavsiye ettiğim kitaplardan biri. Bu nedenle mutlaka alın okuyun. Sığınmacı olmayı, yabancılığı, çaresizliği, savaşın iki yüzünü, anadilinden mahrum kalmayı ve dahası bir kadının hayata kalma mücadelesini bulacaksınız. Kitabı okuyup kenara bıraktığınızda içinizde yeşeren bir şeyler olacağına eminim.

Okumaz Yazmaz
Agota Kristof
Çevirmen: Feyza Zaim
Can Yayınları
Anlatı / 48 sayfa