Dünyanın Denge Taşları Havalandı ve Harika / Öyküm Deniz
Hikmet Hükümenoğlu’nun Harika Bir Hayat’ı Ocak 2023 yılında Can Yayınları’ndan çıktı. Kısa bir süre önce 5. baskısını yapan Harika Bir Hayat, 2023 Yunus Nadi Roman Ödülü’nün de sahibi.
Dünya Anlamının Hikâyesinden Doğan Kadın
Bir süredir kafamda dönüp dolaşan düşüncelere karşı sessiz kalmayı tercih ediyordum. Sanki onları duymasam orada olmaktan vazgeçeceklerdi. Kaçıp gitmeyi bıraktığım yerde havada dolanmaktan yorulan bütün düşünceler üzerime yığıldı. Yapmak istediklerim, yaptıklarım ve yapamadıklarım… Acaba doğru yolda mıyım? Bu benim arzularım mı yoksa bana dayatılan mı? O gece bir ses bana ayağa kalkmama yardımcı olacak o cümleyi kurdu: “Bu dünyada birimizin birimizden farkı yok ilk anda. Ama biliyorsun, bu dünyaya anlam katacak olan sensin. Bunun için dünyaya geldin.” Harika Bir Hayat’ta tanıştığım Harika da işte böyle bir dünya anlamının hikâyesinden doğan harika bir kadın.
Hikmet Hükümenoğlu’nun son kitabı fakat benim kendisinden okuduğum ilk kitabı olan Harika Bir Hayat, 1919 yılında kendisine yakıştırılan ve sevildiğini hissettiği için evlenen Melek Hanım ile aile kurmak, şair olmak, iyi arkadaşlıklar kurmak, daha iyi bir ülkede uyanmak gibi sıradan hayallere sahip Veysel Bey’in ilk çocukları İrfan’dan sonra dünyaya gelmeye hazırlanan Harika’nın doğum sancılarını tutturduğu o andan başlıyor hikâyesine. Veysel Bey’in “Dünyada gördüğüm en harika varlık,” diye kulağına fısıldadığı kızının ilhamı olan Harika, ismi oluverir. Eşinin bu cümlesinin bir çıkarımı olduğunu düşündüğüm sonraki olayların tamamında Melek Hanım, daima harika biri olmasını ister kızının. Öyle bildiğimiz isteklerden değil adeta dişiyle tırnağıyla mükemmel, sıfır hata bir kadın olmalıdır Harika. Annesinin istediği mesleği edinebilmeli, layığıyla yaşayabilmeli, fazlasında gözü olmamalı ama azla da yetinmemeli. Bir yerde kararsız kaldığında da mutlaka annesine danışmalı. Çünkü annesi sanki hayatını yaşadığı kişi. Böyle bir hayat, annesinin gözüne girmek isterken gölgesinde kaldığını çok sonra fark eden bir kadının hikâyesine daha çok benziyor benim gözümde. Kendisiyle tanıştığımda aklıma gelen bir cümle olmuştu, Harika tam da o benim için. Aynaya geçip söylemiş olsa inanın sırıtmazdı hiç: “Kendine yaslanmak diye bir yer var, taşı da ben tuğlası da ben.” Harika taşıyla tuğlasıyla kendisine yaslanarak ayakta durmayı öğrenen, savaş döneminde büyüyen, Cumhuriyet döneminde gençliğini yaşayan, kendini yetiştirebilen, karanlık günlerin ardındaki ışığı unutmayan bir kadın olarak okura -özellikle genç kadınlara- büyük bir ilham kaynağı. Çevresindeki eşyaları ani duygu değişimlerinde havalandırabilen Harika’nın bu yeteneğini ilk okuduğumda Hikmet Hükümenoğlu’nun mistik, fantastik bir roman kaleme aldığını düşünmüştüm fakat Nâzım Hikmet, Suat Derviş gibi insanlarla aynı masaya oturarak büyüyen, Atatürk’ün ölümünde Dolmabahçe Sarayı bahçesinde ağlayan bir kızın fantastik bir yanı olmasını düşünmek de bana biraz fantastik gelmişti. Sonra Bahar Çuhadar’ın Hikmet Hükümenoğlu ile yaptığı röportaja denk geldim. Burada Harika’ya yüklediği bu yeteneğin çıkış amacını anlattığı kısmı okuduğumda birkaç saniyeliğine kalbimdeki bütün ışıklar sönüp yeniden yandı. Kısa devre yaptırdı bana yazar, buna değer her bir kelimesi. “Her konuda muhteşem fakat hiçbir zaman için yaptığı işin çok takdir edildiğini görmüyoruz. Onu insanların gözüne biraz daha sokmak için bu kadının çok çarpıcı bir özelliği daha olsun istedim; eşyaları havalandırıyor. Yoksa Harika süper kahraman olsun diye değildi.
Kontrol Kulesinde Tek Başına
Annem beni büyütürken “Bir kadın, yedisinde de kadındır yetmişinde de,” cümlesini çok kurmuştur. O sebeple Harika’dan bahsederken kadın tanımlamasını yapmaya devam edeceğim. Büyümeye çalışan bu genç kadın, savaş döneminde çocukluğunu yaşar. Veysel Bey’in sokaklarda toplanan ve memleket sevgisi üzerine konuşmalar yapan deli yürekleri anlattığı ve haberini yapmak için ağızlarından çıkan her bir kelimeyi not ettiği zamanlardan anlıyor insan tarih neler yazmış bizim için. Dile yatkınlığından sebep Fransız Lisesi’ne giden ve yatılı okuyarak karakterini şekillendirme konusunda kontrol kulesinde tek başına olmanın kıymetini sonuna kadar bilen Harika kadınların seçme ve seçilme hakkı gibi birçok hakka, özgürlüğe, eğitime, boşluğa sahip olduğu dönemde de erişkin olma şansına erişir. Her eylemi, her isteği annesinin duvarlarına çarpsa da fikirlerinin tek destekçisi olmaktan hiç vazgeçmez. Kitap her ne kadar kurgu bir biyografiyi anlatıyor olsa da yaşanılan tarihi olayların tamamının gerçek olduğunu biliyoruz. Okuduğum çoğu röportajda da Hükümenoğlu’na kitabının bu tarihe olan eğilimi sorulmuş. Özellikle de böyle tarihi anlatmak istemediği bir dönemdeyken yeniden tarih ile örülen bir roman yazmış olmanın şaşkınlığı ve doyumunu yaşayan yazar hayatın da buna benzediğini söylemiş röportajında. “Sürekli aynı şeyin tekrarlanıyor olması, bu kitabı yazarken de hissettiğim ve anlattığım bir şey. “Biz nasıl böyle olduk?” lafı vardır ya; bir anda böyle olmadık, zaten hep böyleydik…”
Önce küçük bir deftere başka dillerde şiirler yazmakla başlar Harika. Sonra tarih öğrencisi oluverir. İyi bir gözlemci, dikkate değer görülen bir tiyatro oyuncusu, radyo frekansları arasından gönderilen şifrelerin başarılı çözümcüsü… Bir soğan kabuğu gibi katman katman yaratılmış Harika. Çekirdeğine ulaşıldığında kimileri için en acı kimileri için en keyifli kısmı ortaya çıkıyor: kalbi, karakteri, baştan aşağı kendisi.
Harika Bir Hayat içerisinde kimselerin anlatmadığı ama benim büyüdükçe kıymetini anladığım bir nasihatin somut halini yaşatan bir bölümü anlatmak isterim. Harika, komşusu ve sırdaşı olarak gördüğü annesinin uzak akrabası Kamuran Bey ile bazı geceler kılık değiştirip yemek yemeye çıkar veya dans etmeye gider. Hatta annesinin şair olduğunu duymaması için yarattığı H. Kara rumuzunun yerleşip de yeşerdiği dış görünüşü de bu kılıklarından biri: tayyörü ve siyah peruğu ile Harika. Tiyatro oyuncusu olduğu zamanda da H. Ka rumuzunun boy gösterdiği dış görünüşü de öyle. Aldığım nasihat şuydu: “Olur da bir gün uğraşıp uğraşıp bir sorununu çözemezsen kendin olmayı bırak. Çık içinden ve kendine dışarıdan bak. Bazen kendine üçüncü tekil şahıs olarak bakmak en doğrusu olabiliyor.” Harika ve Kamuran Bey bu gecelerde Harika’dan “o” diye bahsediyorlar, işte o anda hatırlamıştım bu nasihati. Yaşadıkları bu gizemli ama özel geceler öyle hoşuma gitti ki, adeta nasihatin kendini giydirip karşıma geçmiş hali gibi hissettirdi. Bazen soğan olmak da yetmezmiş demek ki onca katmana rağmen. Oturup öyle sessiz sakin duran bir ayna da olmak isteyebiliyor insan.
“Kamuran Bey, ocağın ve şubatın geçmesini bekledi. Martın başında bir gün Harika’yı elinden tutup atölyesine soktu ve aynanın karşısına oturttu. Gümüş tepsiyi hazırlamıştı: Küçük kristal bardaklarda sek Rus votkası ve ince birer şerit portakal kabuğu. “Mevsim değişti,” dedi. “Senin de yenilenme zamanın geldi artık. Biliyorum gideni unutamıyorsun ama sürekli böyle aklında tutarsan hastalanacaksın. Artık aklında değil, kalbinde tutmalısın. Öleni neden gömüyoruz? Çünkü ortada bırakırsak çürür, hastalık getirir.”
Taşı da Tuğlası da Biz
Harika Bir Hayat aslında anlatmak istediğim, konuşmak istediğim birçok noktadan vurdu beni. Bu öyle vurulmaydı ki insan yara almaktan çok yama yapabilecek bir an buluyor gibi sanki: Eski ve biçimsiz o yaranın açılıp yeniden dikilmesi. Yeni haline aynadan baktığımızda saklanmış o ışıldayan tılsımı görebilmek artık. Harika, işte bu sebepten tanıdığım ya da tanımadığım bütün kadınlara ulaşmalı. Hata yapıyoruz hatta hata yapmak konusunda kronik bir hasta olduğumuz zamanlar da olabiliyor ama yapmak istediğimiz şeyleri yapmanın ferah duygusu kalbimizin yüklerini de yükleniyor üzerine, bizi hafifletiyor. İnsan hatasının kendi tercihlerinden kaynaklı olması bile öyle kıymetli ki. Çünkü başta da Harika’yı hatırladığım cümle gibi: taşı da tuğlası da biz.

Harika Bir Hayat
Hikmet Hükümenoğlu
Can Yayınları
Roman / 376 sayfa
TÜM SAYIYI OKU ve/veya İNDİR ▼
Veveya Kitap 22 / 05 Eylül 2024
KAPAĞI TIKLA ▲