Geçmişin Derinliklerinden Gelen Öyküler / Turhan Yıldırım

Gülşen Funda’nın Mart 2023 tarihinde Ketebe Yayınları tarafından yayımlanan ikinci öykü kitabı Yol Deriz Ona, yedi öyküyü içinde barındırıyor. Eserin 104 sayfa olduğunu düşünürsek nispeten hacimli metinlerle okurun karşılaşacağını anlayabiliyoruz. Kapakta kitabın isminin küçük harflerle yazıldığını görüyoruz. Daha başlangıçtan biçime kafa yoran bir yazarın varlığına şahit oluyoruz. Öykü isimlerindeyse tek adlık metinlere denk geliyoruz. Yapıtın en hacimli öyküsü olan “Öteki”yle başlıyoruz esere. Bu öyküye anlatılan güçlü hikâyeden bağımsız olarak baktığımızda, sırf biçimci ve teknik yanıyla dahi özel bir metinle karşılaştığımızı söyleyebiliriz. Beş karakterin adlarını verdiği -sonuncusu da “Eksiklikten Mâlûldür” olan- yedi bölümden meydana geliyor “Öteki”. Öykünün birinci bölümü “Elif Kadın”da değişik bir metinlerarasılık kullanımına tanık oluyoruz.  

 “O esnada, Fransa’nın Creusot şehrinde doğan bir şair, defterine şu cümleyi yazıyor: Hiçbir şeye bakmadığında nereye bakar insan? ” (s, 9)

Merak edip araştırdığımda yukarıdaki cümlede ifade edilen şairin Christian Bobin, alıntılanan tümceninse onun Hayaletlere Duyulan Sevgi adıyla dilimize çevrilen eserinden olduğunu görüyoruz. Buradaki metinlerarasılık, metnin ilk bölümü boyunca bazı filozof, şair ve yazarlarla devam ediyor. En sonundaysa kapı Gülşen Funda’nın kendisine çıkıyor. Postmodern edebiyatta sıklıkla görülen yazarın metnin içinde rol alışına şahit oluyoruz.

“O esnada, Kırşehir’in Çiçekdağı ilçesinde doğan bir kadın, defterine şu cümleyi yazıyor: Senin bir sesin var.” (s, 17)

Öykünün içindeki biçimsel yapıya baktığımızdaysa bölüm başlıkları haricinde Elif Kadın’ın bedduasında görülen farklı yazım şekline denk geliyoruz. Bu tarz bir biçim kullanımını öykünün diğer kısımlarında da görebiliyoruz.

“Dışarı çıkıyor, dövünüyor, topraklara beleniyor, yalvarıyor. Elif Kadın’ın kelimeleri, hıçkırıklarının arasından zor seçiliyor. Ayata, söylediklerinin kimini duyuyor kimini duymuyor ama son dediği kalbini dağlıyor; çünkü hak veriyor ona.

‘Bu köy böylece yok olup gitsin.’

Bu köy böylece yok olup gitsin.

                Bu köy böylece yok olup gitsin.

                              Bu köy böylece yok olup gitsin.

Elif kadın yok oluyor.” (s, 16)

Bir başka biçimsel kullanımsa ilk öyküden başlayarak kitapta yer alan diğer öykülerin çoğunda rastladığımız, metin içi geçişlerde kullanılan geyik boynuzu görseli. “Ava” adlı öyküdeyse bu figür haricinde aynı amaçla yer verilen başka görseller de mevcut. “Kovuk” öyküsündeyse içinde ağaç yer alan bir evin çizimi bulunuyor. Gülşen Funda kitaptaki metinlerinin önemli bir kısmında tıpkı “Öteki”de olduğu gibi Roma rakamlarıyla numaralandırılmış başlıklara yer vermiş. Kitaba biçimsel yanından devam ettiğimizde, “Ava” öyküsünde aynı cümlede farklı büyüklükte yazılmış kelimelere başvurulduğunu görüyoruz.

“Çok gelmeden yanınıza geldi Adhaya. Daha önce hiç bu kadar telaşlı görmemiştin onu. Sıcak suya attığı katu dikenleri yumuşayınca odayı acı bir koku doldurdu. Dikenleri ezip yaranın üzerine koydu. Kadına bakarken birlikte mırıldanmaya başladınız.

‘Suva karanna. Husma ganna. Taya danna.’

Duayı bitirince derin bir nefes aldınız. Temiz bir elbise giydirip üzerini örttünüz.” (s, 58)

Yol Deriz Ona’da bulunan bir başka farklı öyküyse “Eşik”. “Ben” anlatıcıyla başlayan metinde,  farklı fontla devam eden efsanevi bir dile sahip ikinci bir anlatımı görüyoruz. Bu, öykü içi metinde edebiyatımızda nadiren görülen “biz” anlatıcı kullanımı bulunuyor. “Eşik”in sonundaysa ikisinin birleşimine tanık oluyoruz.

“Ellerimi hissetmiyorum böyle zamanlarda. Ana yurduna ulaşmak isteyen bir Doğulu gibi sürüp atımızı bildiğimiz topraklara. Elimde ipek bir kumaş, durup bakıyorum Sahra’ya. Yollar ve yıllarca uzaklara, gidiyoruz ata yurduna (…)” (s, 75)    

Eserde çeşitli türlerde metinlerin öykülerin içinde yer aldığına şahit oluyoruz. Böylelikle daha zengin ve farklı tarzda bir anlatım söz konusu. İlk öykü “Öteki”ye yeniden dönmek istiyorum. Ayata dedenin torunları Udar ve Abray’a anlattığı, yazarın ifadesiyle, “Onları birbirine sonsuza kadar bağlayacak o hikâyeyi” anlatmaya başlar:

“Hânım hey!

Adına Oğuz derler, bir boy yaşarmış cihanda. Bir gece üzerine düşman gelmiş. Altı yüz elbiseli kâfir; karadağların üzerindeki otağları yırtmış parçalamış, atları ürkütmüş hepsini kaçırtmış, en kuvvetli develeri bağlarından çözüp götürmüş, çitlerdeki koyunları öldürmüş. Yetmemiş, Aruz’un üç oğlundan birini, ay yüzlü, kara bakışlı Basat’ı da esir alıp götürmüş, zindana atmışlar. Attığı oklarla kendilerine zeval verdiği için onu cezalandırmak istemişler.” (s, 23)  

İhtiyar Ayata’nın anlattığı sözlü halk kültürüne dair olan efsanevi Basat ve Tepegöz hikâyesinin bir başka versiyonunu yaşlı adamın kırkı çıktığı gün, yazarın ifadesiyle, “Öte köylerde kara hikâyeler anlatan” Yazgan, Abray ve Udar’ın da aralarında bulunduğu köylülere anlatmaya başlar:

“Hânım hey!

Oğuz derler, bir boy yaşarmış cihanda. Bir gün, Oğuz’un bir çobanı, Uzun Pınar’a varmış. Bu pınarın etrafında periler varmış. Yüz karası bu çoban, kendine hâkim olamamış. Kepeneğiyle avladığı peri kızıyla birlikte olmuş. Peri havalandıktan sonra, ‘Ey çoban, bir yıl sonra gel benden emanetini al. Ama bil ki, sen tek başına Oğuzların çöküşüne sebep oldun.’ demiş.” (s, 27)

Basat ve Tepegöz’ün hikâyesi aslında Dede Korkut Hikâyeleri içinde yer almaktadır. Yazarın bu öyküdeki kurmaca içinde efsaneyi yeniden türetmesini, postmodern edebiyatçıların kullandığı metinlerarası tekniklerden birisi olan pastişle nitelendirebiliriz. İkinci öykü “Dua”da ise adından anlaşılabileceği üzere metin içerisinde dua formuna yer verilmiş. Öykü şu şekilde başlıyor:

“Meryem’in Tanrısı, bana kuvvet ver.

Senin yardımın olmadan bir kelime daha taşıyamam.” (s, 33)

Öyküde farklı bir fontla yazılmış dua kullanımını yer yer görüyoruz. “Meryem’in Tanrısı” olarak başlayan ifade, İsa, Yusuf, Eyüb ve İbrahim’le devam ediyor. “Ses” öyküsündeyse eline topşuurunu alan Karasaç Ana’nın söylediği şarkıya tanık oluyoruz:

“Gören gözlerimiz dünyayı görmez olduğunda

Duyan kulaklarımız Yenisey’i işitmez olduğunda

Kış bir kartal gibi üzerimize kanat açtığında

Bu ağacın altında bulacaksın bizi” (s, 54)

Efsane, dua, şarkı derken “Kovuk” öyküsündeyse beyitleri görüyoruz. Çelebi Dede, Mesnevîhan İlmî Efendi’ye ait beyiti Ali’ye söyler:

“İki sultân-ı zî şân ile pîre istinadından

Bu bir zencirli servidir, kıyâm üzre duru hâlâ” (s, 79)

Kitabın biçim ve teknik kullanımına dair yönlerinden bolca bahsettikten sonra incelemenin başlığında bulunan, “Geçmişin Derinliklerinden Gelen Öyküler” ifadesinin eserdeki karşılığına bakmak istiyorum. Bu yazı boyunca çokça bahsettiğim “Öteki” öyküsünün zamanda nereye konumlandığını tam olarak bilemiyoruz. Öyküdeki karakter isimleri ve anlatılan Dede Korkut Hikâyesi metni zamansız kılıyor. “Dua” öyküsünde Bizans’a, “Ses” öyküsünde Tuvalara, “Ava” ve “Eşik” öykülerinde gerçekliğin dışında bir zamana, “Kovuk” öyküsünde Osmanlı’ya, “Mühür” öyküsündeyse Soğdların zamanına gidiyoruz.

Efsaneler, masallar, sözlü anlatı geleneğinden gelen hikâyeler ve beyitlerle zenginlemiş bir anlatıma sahip Yol Deriz Ona, geçmiş çağların çeşitli zaman dilimlerinden gelen öykülerden oluşuyor. Metinler boyunca adeta zamanlar arasında bir yolculuğuna çıkıyoruz. Gülşen Funda anlatmak istediği meseleleri geçmişin örtüsü altına gizlemiş. Örneğin ilk öyküde Elif Kadın’ın yaşadığı acı gerçeklik ve kardeşlerin hikâyesi bilinmez bir zamanın derinliklerinde anlatılmış. Tarihle bütünleşen öyküler, gerçekliği tozlu bir pencerenin arkasından görmemize yaramış. Kitabın ismiyle de anlamsal olarak tamamlanan metinler, bizleri pek çok farklı zaman diliminin birleştiği yolda yürütüyor.

Sonuç olarak biçimsellik, anlatım teknikleri ve zaman kullanımı açısından Gülşen Funda’nın ikinci öykü kitabı Yol Deriz Ona, çağdaş edebiyatımızda benzerine az rastlanır türde kaleme alınmış metinlerden oluşan özel bir yapıt. Bu sene hikâye dalında Türkiye Yazarlar Birliği Ödülü’nü de kazanan kitap, yazarın özgün dilini ve farklı metin kurgulama gücünü bizlere fazlasıyla gösteriyor.

KAYNAKÇA

Funda, Gülşen. Yol Deriz Ona. İstanbul: Ketebe Yayınları, 2023.

Bobin, Christian. Hayaletlere Duyulan Sevgi. İstanbul: Ketebe Yayınları, 2020.

Yol Deriz Ona
Gülşen Funda
Ketebe Yayınevi
Öykü / 112 sayfa

Veveya Kitap 14 / 05 Mart 2024

Veveya Kitap 14 / 05Mart2024
Yukarı