Hafıza Sarayının Yapı Taşı Olarak Koku / Rafet Arslan

Hafıza Sarayının Yapı Taşı Olarak Koku / Rafet Arslan

Nihat Özdal farklı bir profil çizen bir şair. Disiplinlerarası çalışmalara imza atan diyeceğim ama bu kelimelinin ülkemizdeki kullanımdan pek de memnun değilim. Disiplinlerarası fazlasıyla teknik bir terime dönüştü, oysa farklı alanlara alanlarda kendini var etmek en çok da deneyime dayanan bir tutuma karşılık gelir. Hissetmek önemlidir diyen şair Nihat Özdal’ın yaşamanda yer tutan nesne, imge ve uğraşlarla şiiri arasında bir bağ kurduğundan bahsedebiliriz. Özdal; gastronomi ’den koleksiyonculuğa, sanattan dalgıçlığa geniş bir alan içinde yaşayan ve yaşadıklarını imgelerle birlikte kurgulayan bir şair. Bir bakıma dışsallığı içselleştirerek şiirini ören, ardından şiirini tasarımlara, sergilere, performanslara, ekolojik çabalara dönüştüren bir yaratım süreciyle karşı karşıyayız. Bu manada Özdal şiir ile kurduğu ilişkinin öznelliğinden ve özgünlüğünün altını çizmeli

Bu özgün yaklaşım Nihat Özdal’ın Simurg Art Yayınları ile giriştiği yeni projesi Koku da bambaşka bir formatta; bir Art Book olarak karşımıza çıkıyor. Koku için merkezinde minör bir şiir dosyası olan bütünsel bir proje demek yanlış olmaz.  Bu çalışma için özel tasarlanan kutuyu açtığımızda şiir kitabının şairin proje için ürettiği bir koku tüpü de yer alıyor.

Bu özel kokunun hikayesine geçmeden kitaptaki şiirlerden bahsetmek istiyorum. Koklamak eylemi dünya ile kurduğumuz ilişkinin en önemli ayaklarından biri. Duymak, görmek, dokunmak yanında dışımızdaki dünyayı tanımak ve onunla ilişkiye geçmek için en öznel yetimizi oluşturuyor. Özellikle doğa ile kurduğumuz ilişki içinde kokuların kıymetli yerini anmamak elde değil. Şair Nihat Özdal da doğaya yakın olan, orman ile ırmak ile bağlarını sağlam tutan bir kalem. Koku’yu oluşturan şiirlerde amber, aselbent, melengiç, sandal ağaçlarının yanında çeşitli otların, nergis, ayçiçeği gibi çiçeklerin kokuları iç içe geçiyor.

Doğada alınan nefesin iz düşümü balın kokusundan, narenciyenin kokusuna devam ederek dizeleri sarıyor. Bir nevi şehrin hızı, gürültüsü ve keşmekeşi içinde unuttuğumuz doğal çevre ile yeniden ilişkiye geçmek için koklayarak ilerlenen bir içsel yolculuğa davetiye çıkarıyor. “Kokuyu bir sığınak olarak kabullenmek” dizesi bu manada bir anahtar özelliği de taşımakta. Bu yolculukta hayvanlar, ırmaklar, ışık hüzmeleri iç içe giriyor. Şair her koku da bir nota bulup dışsal bu yolculuğu içsel bir seyahate çeviriyor. “Koku”ya adanan bu kitap, şairin “bir hafıza sarayı kurma” girişiminin parçası olarak görüyorum. Özdal’ın bu proje için tasarladığı kokuyu oluşturan kaynaklara baktığımızda kendi çocukluk ve büyüme hikayesine dair ipuçlarıyla karşılaşırız. Şairin tasarladığı kokunun üzerinde adının yanında doğum tarihi olan 1984 senenin yazması bir tesadüf olmasa gerek. Özdal ona doğduğu ev ve ilk nefes aldığı çevreyi anımsatan kokuları yan yana getirmiş: Bergonat’tan kireç taşına çocukluğuna ait özel kokular bu üretimin bir parçası olmuş.

2020 yılında yayın hayatına başlayan Simurg Art Yayınları böyle bir zamanda oylumlu bir işe imza atmış. Kataloğunda Zone adını verdikleri seri ve Enis Batur, İlhan Berk imzalı Art Book’lar yanında de sınırlı sayıda ve özel tasarımlı kitaplar listesine Özdal’ın Koku çalışması da eklenmiş oluyor. Toplamda yüz adet hazırlanıp numaralandırılan Koku’nun sadece yetmiş adedi satışa sunulmuş. Kokunun kişiselleştirilmesi bağlamında sanatsal tarihsel kökler bulmak olası. Marcel Duchamp, Man Ray, Salvador Dali gibi sanatçıların parfüm tasarımlarına merakını biliyoruz. Takako Saito ya da Peter de Cupere gibi koku ve sanat arasında ilişkiyi kurcalayan sanatçılarda oldu. Sonuçta Koku oluşturduğu bütünsel nesne ve kapsam olarak özgün bir Art Book oluşturuyor. Fakat unutmamalı; “uğraştığım her şey şiir aslında. Farklı alanlarda kurduğum bağlantılar, yaptığım işler kapsayıcılık yükünü şiire veriyor ve şiirden alıyor” diyen bir şair ile karşı karşıyayız. Kitap kapsamında yer alan şiirlerin aslında saklı bir kokunun da ipuçları okumak mümkün. Kuşkusuz dışardan bir gözün okuması bu oluşturulan bütünsel ekine, doğal olarak kişiseldir. Tüm hata paylarını da içinde tutarak. Ama Koku’nun şairinin dediği gibi “yanlış anlaşılmak için uzayabilir ağaçlar”.

Koku
Nihat Özdal
Simurg Art Yayınları
Şiir

Yukarı