Lipogramla Yazabilmek / Turhan Yıldırım

Lipogramla Yazabilmek / Turhan Yıldırım

Lipogramın tarihi çok eskilere dayanıyor. İlk olarak M.Ö. 538 yılında Antik Yunanlı şair Larus tarafından “S” harfi olmadan yazılan bir şiirde kullanılmıştır. Her ne kadar ilk örneğinde sessiz harf kısıtlamasını görsek de genellikle daha zorlayıcı olduğundan metinlerde bir sesli harfe yer verilmeyerek kullanılan bir tekniktir. Lipogramın Dünya edebiyatı üzerindeki başyapıtı ise Fransız yazar Georges Perec’in 78.000 kelimelik La Disparition romanıdır. İlk olarak 1969 yılında yayımlanan eserin yazımında Perec’in lipogram tekniğini kullanmasının kendi hayatında da mühim bir nedeni bulunmaktadır. Naziler tarafından Paris’ten kaçırılan ve Auschwitz kampında öldürülen annesinden dolayı duyduğu öfkenin bir tezahürüdür lipogram kullanımı. Fransızcada en çok kullanılan harf olan “E”ye romanında yer vermeyerek isyanını edebi olarak ortaya koymuştur yazar. İlk kez 2005 yılında Cemal Yardımcı’nın “E” harfi kullanmadan yaptığı çevirisiyle Ayrıntı Yayınları tarafından Türkçede yayımlanmıştır. Kitabın çevirmeninin esere ek bölümler yerleştirerek metne dahil olması da enteresan bir çeviriyle okurun karşı karşıya kalmasına neden olmuştur. Bu romanın başlangıç paragrafıyla tekniğe şöyle bir göz atalım:

“Anton Ssliharf’i uyku tutmuyordu. Işığı yaktı. Saat yarıma yakındı. Oflayarak doğruldu, yastığına dayanıp oturdu. Bir roman aldı, açtı, okumaya koyuldu. Ama okuduğunu anlayamıyordu. Karmakarışık bir laf salatasına bakıyor gibiydi. İki satırda bir anlamını çıkaramadığı bir sözcük karşısına çıkıyor, takılıp kalıyordu.”[1]

Alıntıdan da görülebileceği gibi “E” harfi kullanılmayınca dilde daha çok yer alan “A” harfinin baskın ses olarak bulunuşuna tanıklık ediyoruz. Yazarın yaptığı bu kısıtlama romandaki anlatımı doğal olarak değiştiriyor. Perec’in yaşadığı özel durum haricinde lipogramı kullanmasının bir nedeni de Oulipo grubunda yer almasıdır. Günümüzde hâlâ çalışmalarına devam eden bu grup, Fransız yazarlar Raymond Queneau ve François Le Lionnais tarafından 1960 yılında matematikle edebiyatı buluşturmak amacıyla kuruldu. Georges Perec dışında Italo Calvino ve Julio Cortazar gibi önemli isimlerin de bulunduğu Oulipo, birbirinden farklı, deneysel eserlerin ortaya çıkmasına vesile oldu. Bu grubun yazarları lipogram haricinde palindrom, liponimi, tautogram gibi teknikleri de metinlerinde kullanmışlardır.

Lipogram için roman türüne baktığımızda her ne kadar La Disparition çok önemli bir eser olsa da Amerikalı yazar Ernest Vincent Wright’ın ilk olarak 1939 senesinde yayımlanan “E” harfi lipogramıyla yazdığı 50.000 kelimelik Gadsby adlı kitabı da oldukça mühimdir. Bu tekniğin kullanıldığı Türkçe eserlere baktığımızdaysa 1997 yılında E Yayınları tarafından yayımlanan Ersin Tezcan’ın “E” harfi lipogramlı E’siz Potkal adlı anlatısı, Geniş Kitaplık tarafından 2010 yılında yayımlanan İsmail Pelit’in “A” harfi lipogramlı Yoksul Metin adlı anlatısı, 2016 yılında Alfa Yayınları tarafından yayımlanan Altar Kaplan’ın -kitaba ismini veren karakter ismi Aloda dışında “O” harfi kullanmadan yazdığı- Aloda isimli romanı ve bu sene İthaki Yayınları tarafından yayımlanan Merve Yakut’un Caravaggio Kırmızısı isimli öykü kitabında Perec’e ithafen yazdığı “Malum Harfi Hiç Kullanmadan” adlı öyküsünü gösterebiliriz.

Tekniğin tarihçesinden kısaca bahsetmişken neden kullanıldığı kısmına da gelmek istiyorum. Yapılan kısıtlamanın metindeki hâkim sesi mecburen değiştirdiğini, yazarların zorunlu olarak alternatif kelimelere yönelmeleri nedeniyle bambaşka bir anlatıma kaydıklarını görebiliyoruz. Lipogram, dilin sınırlarını zorlamak isteyen, anlatımı kısıtlama sayesinde daha da farklı bir hâle getirmek isteyen yazarlar için özel bir teknik. Elimizdeki malzemeyi belirli bir kısıtlama nedeniyle daralttığımızda, anlatımı istediğimize uygun şekilde sağlamak adına başka cümle kurulumlarına, sözcük seçimlerine gidiyoruz. Böylesi daraltıcı bir tekniği kullanmanın yazar için “zevkine” olamayacağı da aşikâr. Lipogramın, ta M.Ö. 538 gibi çok eski bir zamandan beri metinlerde yer almasının nedeni, anlatımı zengin kılmak, dilin var olan olanaklarını genişletmektir. 

Tarih boyunca kimi yazarlar ve şairler kendi zihinlerinin sınırlarını zorlamak istedi. Çünkü ellerinde var olan, bildikleri imkânlarla yetinmeyi arzu etmediler. Çokça kullanılan tekniklerin dışında bir anlatımı arayan, bunu isteyen ve yapabilme cesaretini gösterenler her dönem mevcuttu. Ama tabii ki tıpkı bugün olduğu gibi sayıları hep azdı. Elinden gelenin daha farklısını yapabilme isteği kimileri için çok önemlidir. Yapabildikleriyle yetinmeyip sınırlarını aşmaya çalışırlar. Lipogram, bunu yazıda gerçekleştirebilmek adına oldukça uygun bir araç. Günümüzden bir örnek olarak Merve Yakut’un “Malum Harfi Hiç Kullanmadan” adlı öyküsünün ilk paragrafına bir bakalım:

“Sağanak yağmurun altında hızlıca koştu. Uzun siyah saçları, üstü başı, botları sırılsıklam olana kadar. Sağı solu, arkası, üstü camla kaplı bir otobüs durağına sığındı sonunda. Yanına yamacına bakındı. Yakalanmamıştı. Nida kıvırıyordu bu işi artık. Dudaklarının arasından sızan iki sözcük: “Bravo kızım!” [2]

Tıpkı Kayboluş romanından yaptığım alıntı gibi bu paragrafta da kullanılmayan “E” harfi nedeniyle ortaya çıkan baskın “A” sesini görebiliyoruz. Keza yapılan kısıtlama nedeniyle “kelime” ya da “cümle” yerine “sözcük”ün, “yanına yöresine” yerine de “yanına yamacına” ifadesinin kullanıldığına tanık oluyoruz. Daha öykünün ilk paragrafında beliren –harf kısıtlaması nedenli- sözcük ve anlatım değişiklikleri doğaldır ki metin boyunca da devam ediyor.

Yukarıdaki örnekten de görülebileceği üzere aslında lipogram, yazarlar için kullanımı hiç de kolay olmayan, onları konfor alanından çıkaran bir araç. Var olan kelime ve anlatım alışkanlıklarını değiştiren bir teknik. Bundandır ki “Bu kadar zorlamaya ne gerek var?” cümlesini hem okurlardan hem de yazarlardan duyabilirsiniz. “Yazarın ne anlattığı, meselesi önemlidir,” ifadesi de kulaklarınıza gelebilir. Bunlara ek olarak lipogram tekniğinin metinde yer aldığı özellikle belirtilmediyse okurun bunu fark etmeyeceği düşüncesi de dile getirilebilir. Bütün bu olası fikir ve söylemlere tek tek cevap vermek istiyorum.

Böylesi tekniklerin kullanımındaki ana amaç zaten normal olanın dışına çıkmaktır. Anlatılmak istenenler bilindik, çok kullanılan yollarla da okura aktarılabilir belki ama bunu bazı zihinler tercih etmez. Buradaki sınırları aşma hadisesi, iş olsun diye ya da kendini öne çıkarmak için yapılmaz. Bu yazarların ortak yönü, zihinlerinin çalışma prensibinde yatmaktadır. Daha fazlasını arayan, başka türlü anlatmayı deneyen, beynindeki çoksesliliği metnine olabildiğince iyi aktarmaya çalışan kişilerdir. Bundandır ki böylesi kalemlerden normal olanı çok da beklememek gerek.

Kimi yazarlar, ne anlattığından çok nasıl anlatacağı kısmına daha fazla kafa yorar. Fakat bu durum ne anlatılacağının önemsenmediği manasına gelmez. Biçimi öncelerken rahatlıkla büyük bir meseleyi de anlatabilirler. Örneğin, lipogram tekniği üzerine kurulu öykü yazarken içeriğinde geçmişte yaşanmış bir katliamdan da bahsedebilirsiniz. Tekniğin kullanımı yalnızca anlatımın şeklini değiştirir, içeriğin gücüyse tamamen yazarın tercihine bağlıdır.

Lipogramın okur tarafından anlaşılıp anlaşılmaması konusuna gelirsek de bunun çok da önem arz etmediğini düşünüyorum. Kurmaca istenirse yazar tarafından tamamen bu teknik üzerinden kurgulanıp okurun fark etmesi sağlanabilir. Hatta Merve Yakut’un yaptığı gibi yalnızca öykü ismiyle bile gerçekleştirilebilir. Fakat yazar buna hiç gitmese dahi zaten amaç anlatımın farklılaştırılması olacağı için tekniğin kendisiyle bu sağlanmaktadır. Anlatım, lipogramın doğası gereği olağanın dışına çıkacaktır.

Sonuç olarak hem bu tekniğe metinlerinde yer veren yazarlar hem de okurlar için lipogram farklı bir deneyim. Yazarları konfor alanının dışına çıkardığından dolayı az tercih edilen bir yöntem. Her ne kadar bu teknik nadiren kullanılsa da geçmişten günümüze pek çok farklı ve özel metnin yazılmasına vesile oldu. M.Ö. 538 yılından beri başlayan yolculuk hâlâ devam ediyor. Belli ki gelecek zamanlarda da böylesi eserleri okuyacağız.


[1] Georges Perec, Kayboluş, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 9. Baskı, 2022, s. 23

[2] Merve Yakut, Caravaggio Kırmızısı, İthaki Yayınları, İstanbul, 1. Baskı, 2022, s. 35

Yukarı