Ressam Dile Gelirse: Gündüz Vassaf ve Ressamın İsyanı / Abdullah Ezik

Ressam Dile Gelirse: Gündüz Vassaf ve Ressamın İsyanı / Abdullah Ezik

Gündüz Vassaf’ın “ilk romanı” Ressamın İsyanı, geçtiğimiz haftalarda yayımlandı. Bir bütün olarak bakıldığında Vassaf’ın diğer eserleriyle de çeşitli noktalardan bağ kuran eser, gerek resim-edebiyat-sanat ilişkisine dair sundukları gerekse ana kahramanın içerisinde yer aldığı polisiye örgü ile farklı bir yerde duruyor.

            Kurmacayla Gerçek Arasında: Ressamın İsyanı

            Öncelikle Ressamın İsyanı’nın türler arasında bir yerde duran ve farklı edebî formları bir araya getiren yapısından söz edilebilir. Gündüz Vassaf, daha önceki eserlerinde de sıkça uyguladığı gibi bu romanında da farklı formları iç içe geçirerek ortaya kendisine özgü bir yapı çıkarır. Buradaki temel amaç ve dayanak, farklı formların yazara tanıdığı olanaklardan alabildiğine faydalanmaktır. Öyle ki Ressamın İsyanı’na bir roman olarak yaklaşmak da mümkün, bir biyografi denemesi, araştırma eseri, deneme veya daha geniş bir başlık altında kurmaca, anlatı. Yazar, herhangi spesifik bir tür başlığı ile yaklaşmaz esere. Burada söz konusu olan her bir formun kendisine has dünyasını başka yazın pratikleriyle iç içe geçirmektir. Nitekim bütün bir metne bakıldığında da ortaya bir yandan alabildiğine dağınık bir görüntü çıkar, diğer yandan ise anlatıcı/yazar bu dağınıklıkları birleştirerek yeni bir anlam dünyası inşa eder. Kurgu ile gerçekliğin iç içe geçtiği nokta tam olarak burasıdır. Yazar ile anlatıcı, böyle bir arayış içerisinde birleşir ve ortaya giderek katmanlaşan bir metin çıkar.

            Ressamın İsyanı’nın ana kahramanı, (başlangıçta) bir yandan kendi hayatının derinliklerine dalan, öte yandan dış dünyanın gerçekliği içerisinde kendisine özgü bir şeyler bulmaya çalışan içine kapalı, dingin ve sessiz bir figür olarak ön plana çıkmaktadır. Onun için hayat, ölümü idrak etmek ile bu idrake karşı duyulan hayranlık arasında, gri bir noktada durmaktadır. Kişi, hayatına bir anlam katmalı, bu anlama uygun bir şekilde de onu biçimlendirmelidir. Nitekim onun için hayatın tüm anlamları kaybolup giderken sıra dışı bir şey olur: hiç beklemediği bir ânda gördüğü Azize Lucia’nın Gömülüşü isimli tablo, onu bambaşka bir yaşamın sularına doğru yönlendirir. Oldukça karamsar, birçok figürün iç içe geçtiği, izleyenin giderek karanlığa gömüldüğü bu tablo, kahramanın ruhunda yeni bir dalgalanmaya yol açar. Onun için hayatın anlamı bu tabloda, bu tablonun ve onu gün yüzüne çıkara ustanın sırlarında gizlidir. Ressamın İsyanı’nın anlatıcısı tam da bu noktada edebiyat ile resmi, daha geniş bir çerçevede ise sanatı iç içe geçirir. Yeni uyanan meraklar, ona yeni bir yaşama enerjisi verir.

            Bir Ressamın Edebîleşmesi/Ebedîleşmesi: Caravaggio

            Anlatıcı, Ressamın İsyanı boyunca büyük bir gizemin peşinden gider. Bu gizem, ünlü İtalyan ressam Caravaggio’nun yaşantısı, onun başına gelenler, ölümü ve hakkındaki iddialarla ilgilidir. Roma, Napoli, Sicilya, Malta gibi birçok önemli İtalyan şehrinde çalışan Caravaggio, Barok sanat akımının önce isimlerinden, kimilerine göre ise ilk büyük sanatçısıdır. Hayatı boyunca birçok önemli tablo yapmış olan Caravaggio, bir sanatçı olarak kimliğine paralel bir şekilde oldukça tartışmalı bir figürdür. Yaşadığı dönemde kendisine hayran olanlar kadar düşman da biriktiren Caravaggio’nun Tomassino kardeşlerin en büyüğü Ranuccio ile gergin bir ilişkisi vardır. Daha önce türlü sebeplerle tartışan ikili, nihayetinde yine büyük bir kavganın ardından bu kez her şeye bir son verecek, geri dönüşü olmayan bir düelloda karar kılar. 28 Mayıs 1605 günü gerçekleşen düelloyu kazanan Caravaggio, önce ağır bir şekilde yaraladığı Ranuccio’yu öldürür, ardından Tomassino kardeşlerin bir diğer ferdi olan Francesso’ya saldırarak onu da ağır bir şekilde yaralar. Onun için asıl mücadele, tam da bu korkunç düellonun ardından başlar.

            Sanatçı kimliği ile birçok kişinin hayranlığını uyandıran Caravaggio, Tomassino kardeşlerle giriştiği düellonun ardından yeni bir hayata soyunur. Mahkeme tarafından her yerde aranan ressam, hızla Roma’dan Napoli’ye firar eder. Yaşamının bundan sonraki süreci bir kaçıştan ibarettir.

            Kariyerini adım adım inşa ettiği Roma ile vedalaşan Caravaggio, önce Napoli’de, ardından Malta’da kendisine yeni hâmiler bulur. Soylu ailelerle iyi anlaşan ressam, giderek yayılan ününe ve başarılı tablolarına rağmen hep Roma’ya dönme arzusu içerisindedir. Ancak Roma şehir devleti tarafından hakkında yürütülen soruşturmalar onu bu arzuyu gerçekleştirmekten men eder. Üst üste gösterdiği başarılar ve soylular tarafından sevilmesi, Papa’nın da izniyle zaman içerisinde ona “şövalye” unvanını getirir. Ardından karıştığı yeni kavgalar, giriştiği yeni mücadeleler Caravaggio’yu zamanla Napoli ve Malta’dan da uzaklaştırır. Bir süre Sicilya’da saklanan Caravaggio, daha sonra Roma’ya dönmek üzere Napoli’ye uğrar; ancak burada tam sebebi belli olmayan bir şekilde ölür ve öldürülür. Bu durum kimi kaynaklarda bir grup tarafından saldırıya uğradığı, kimi kaynaklarda ise doğal yollardan öldüğü şeklinde geçer. Ressamın sancılı yaşamı böylelikle son bulur.

            Romanında resim ile edebiyat arasındaki ilişkiyi Caravaggio üzerinden ele alan Gündüz Vassaf, aynı zamanda tarihi bir figür olan Caravaggio’yu kahramanlaştırarak gerçek ile kurmaca arasında özel bir köprü inşa eder. Bir yandan metnin anlatıcı kahramanı, öte yandan Caravaggio, sanat ile hayatın kesişiminde birçok ortaklık olduğuna dikkat çeker. Öyle ki roman, baştan sona birtakım tablolara, çeşitli sanat eserlerine ev sahipliği yapar. Romanın sonunda yer alan kare kod ve bağlantılar, gerçek ile kurmacanın iç içe geçtiği kitap boyunca okuru farklı noktalarda bilgilendirir. Böylelikle salt metinsel bir okuma yapılmaz, aynı zamanda sanat tarihiyle de çeşitli bağlantılar kurulur.

            Sanatın Merkezinde: İtalyan Şehirlerinde Bir Cevelan

            Ressamın İsyanı’nın merkezinde ana hatlarıyla Sicilya, Roma, Napoli gibi İtalyan şehirleri yer alır. Romanın ana örgüsünde bu şehirler bir yandan sanat tarihinin gelişim aşamalarını temsil ederken öte taraftan gerek anlatıcı kahraman gerekse Caravaggio üzerinden farklı anlatılara zemin hazırlar. Anlatıcı, öncelikle hayalindeki Caravaggio örgüsünün peşinden giderken onun yaşadığı bu şehirleri de sık sık ziyaret eder. Ressamın yaptığı işler onu alabildiğine büyülerken diğer çalışmalarını görmesi konusunda da onu sık sık heyecanlandırır. Böylelikle eser, bir süre sonra İtalya’da uzun soluklu bir arayış romanına dönüşür.

            Arayış, gerek kurgusal gerekse anlamsal açıdan Ressamın İsyanı boyunca büyük bir devamlılıkla işlenen en temel meselelerden birisidir. Anlatıcı, bir yandan kendisini özdeşleştirdiği Caravaggio’nun ve onun sır dolu ölümünün peşinden gider; öte yandan kendi yaşamının kayıp parçasını bulmaya çalışır. Buradaki ilk bağlam, kendisini Caravaggio ve İtalyan şehirlerinin büyüsü üzerinden gösterir. Resim ile, edebiyat ile, sanat ile dolu tüm bu şehirler onu büyüler. Resme karşı uyanan şehvet, zamanla onun bütün bir hayatını kuşatır.

            Romanın anlatıcı kahramanı için bir diğer arayış cephesi, kendi kişisel yaşantısıyla ilgilidir. O, hayatının kayıp merkezini ararken daha önce karşılaşmadığı türden bir aşk ile karşılaşır: Lara. Anlatıcının Lara ile kurduğu bağ, hayata onun üzerinden dâhil ettiği anlamlar aşkın ne derece derin ve etkileyici bir konu olduğuna işaret eder. Caravaggio kendisini sanat üzerinden inşa eder, biçimlendirir. Anlatıcı ise bunu aşk ile yapar. Onun Lara ile kurduğu bağ sanatsal bir değer taşır. Cravaggio nasıl kendisini tabloları üzerinden ifade ediyorsa o da bu bağ ve aşk ile duygularını dışa vurur. Lara ile diyalogu, ondan bahsediş şekli, zihninden geçenler bu durumu farklı yönleriyle dışa vurur.

            Papa’ya Mektup ve Yazarın Notu

            Son noktada Ressamın İsyanı’nı özgü kılan bir diğer nokta ise Gündüz Vassaf’ın Papa’ya yazdığı mektup ile ilgilidir. Hayatının son döneminde çeşitli olaylara karışan Caravaggio için soylular aracılığıyla Papa’dan af dilenir. Ancak bu arzu gerçekleşmeden kendisi hayata gözlerini yumar. Dolayısıyla bugün dahi Caravaggio kilise nezdinde bir suçludur ve beklenen af gelmemiştir. Gündüz Vassaf, romanın sonunda yer alan yazar notu ve mektup ile bir imza kampanyasını başlatır ve Caravaggio için geciken bir af talebini dile getirir. Böylelikle roman boyunca sürdürülen gerçek ile kurmaca arasındaki denklem, burada da sürdürülür. Yazarın açık çağrısı ve mektubu, eseri farklı bir yere taşır.

            Gündüz Vassaf’ın Ressamın İsyanı, gerek bir ressamı ölümsüzleştirmesi – kahramanlaştırması gerekse sanat tarihi ve edebiyat arasında kurduğu bağ/ilişki ile dikkat çeken bir eser. Caravaggio üzerinden romana dâhil olan tüm o tartışmalar, sansasyonel mesele ve olaylar, eseri sanat tarihi içerisinde dolanılan bir cevelana dönüştürürken edebiyatın kendi içerisinde ne denli zengin konuları barındırabileceğini de farklı şekillerde ortaya koyar.

Ressamın İsyanı
Gündüz Vassaf
Everest Yayınları
Roman / 672 sayfa

Yukarı