Köpek / Doğu Kaşka

Köpek. Aklıma yara bere içindeki ayakların geliyor. Kurtlarla boğuşmuş ama sağ çıkmıştın. Köye geri döndüğünde anneannem sana kızınca, utancından kaybolmak isteyen bir insan gibi gerçekten de bir anda kaybolmuştun. Saatlerce seni aramış ancak ertesi gün seni çatının altında bulmuştum. Çatıdaki boşluktan içeri girmiş, oraya saklanmıştın. Ben gelince yüzünü ayaklarının altına alıp, gözlerini kapadın. Bir köpeğin böyle gururlu olması bana tuhaf geliyordu. Acaba ben mi abartıyorum, diyordum? Bazen hâlâ abartıyor muyum, diye soruyorum kendime. Seni bir süre sevdim, hiç oralı olmadın. Yemek getirdim yine aynı. Sana kızmadığımı söyledim, burnunu öptüm, yaralarına dokundum. O zaman kafanı kaldırıp bana baktın ve bir patini koluma koydun. Ardından getirdiğim yemekten bir parça aldın. Bunlar hâlâ gözümün önünde, dün gibi. 15 yıl olmamış gibi. Sanki üzülmememi söylüyordun. Simsiyah tüylerin, alnından burnuna doğru ve göğsünde beyazlaşıyordu. Seninle olan tek fotoğrafımızda başını iki elimin arasına almış, mutlulukla seviyordum. Seninle kurduğumuz bağın gücüne inanıyordum. Sıradan bir köpek olmadığını biliyordum. Nerede olursan ol “Toni” diye bağırmam yetiyordu. Nasıl oluyordu da bu kadar anlıyordun her şeyi? Seni görmem üzerinden de 15 yıl geçti. Ardahan’a, köye her geldiğimde ilk senin yanına geliyor oluşum büyükleri kızdırırdı. Sen de her beni gördüğünde sevincini belli ederdin. Çalışmayı değil köy ve yayla arasındaki yolu arşınlamayı severdim. Yemyeşil bir yolda giderken, horozgözü adını verdiğimiz meyveyi toplar, topraktan kenger çıkarıp onları yiyerek yoluma devam ederdim. Sen de benimle gelirdin her seferinde. 10 yaşında bir çocuk olarak köye çalışmaya değil, gezmeye, derelerde yüzmeye gidiyordum. Ama zorla tarlaya yolladıklarında beni yine sen yalnız bırakmıyor, ben, lus dediğimiz saman öbeklerinin arkasına gizlenip uzandığımda sende gelip yanıma uzanıyordun. İkimiz arkadaştık, ortak dilimiz sevgiydi. Köpekleri çok severim ama seninle kurduğumuz bağı hiçbiriyle kurmayı başaramadım. Seni en son 15 yıl önce görmüştüm. İstanbul’a döndükten sonra ölüm haberini almıştım. Yaşlanmıştın ama gururluydun. Köye inen kurtlarla boğuşmuştun yine ama bu sefer kurtulamamıştın. Öldüğüne inanmıyordum. Senin öldüğünü söylediklerinden beş yıl sonra köye gittim. Ancak o zaman inandım olmadığına. Bu sefer köy ile yayla arasındaki yolu tek başıma yürüdüm. “İçimde köpek gibi havlayan yalnızlığım”a[1] rağmen, sen yanımdaydın, hissediyordum.


[1] Atilla İlhan – Belki Gelmem Gelemem

Yukarı