Tanımlanmış Tamamlanmamışlık / Yavuz Arkın

Hayallerin gerçekleşmediği hayat, hiçbir şeye yetmeyen zaman, düzgün yapılmayan iş, olgunlaşmamış insan, yarım ekmek, tamamlanmayan sözc…

Yetersiz zaman, yetersiz plan, yetersiz emek, yetersiz imkân, yetersizlikler silsilesine dönen karmaşık bir yumak halini alır. Büyük bir kaos gibi görünür görünmesine ama tamamlanmamışlığın tanımı üzerine kafa yormak imdada yetişir.

Eksik olan zayıf, yarım kalan yetersiz, tanımlanamayan gereksiz görünür, anlam katmanına sıkı sıkıya bağlı kalırız. Tamamlanmamışlığın anlamı üzerine kafa yorarız; hayatın anlamı, zamanın anlamı, işin anlamı, insanın anlamı, ekmeğin anlamı, sözcüklerin birer anlamı olması gerekliymiş gibi.

Anlam suskunluğa sebep oluyor, söylenecek sözler tamamlanamıyor, bu bizi olmamışlığa götürüyor. Bir tablodaki yanlış fırça darbesi, heykeltıraşın yanlış vuruşu, müzisyenin vurduğu yanlış nota, dansçının yanlış figürü, yazarın yanlış sözcüğünün bir olmamışlığı onu nasıl eşsiz kılıyorsa, bizim de tamamlanmamışlığımızın olmayışlığı benzersiz bir hayata, bir zamana, bir işe, bir ekmeğe, bir sözcüğe sahip olmamıza sebep oluyor.

İzlediğimiz bir filmin son sahnesi bizi duraklatıyor, hikâyenin eksik kalması zihnimizde bir yerleri tetikliyor. Tamamlanmamışlık duygusu bir yandan içimizi kemirirken bir yandan yaratıcı zihnimizi harekete geçiriyor. Post modernin anlamı yutması gibi biz de izlerken yutup gidiyoruz, parçalanan gerçek içimizde bütünleşiyor, düşülen bir tuzaktan son anda kurtulmak gibi bir şey bu.

İnsanın yetişkinlik aşamasında olgunlaşmamışlık hep bir travma yaşatır; çocukluk ile tam bağını koparmamak bizi bu duruma sürükler. Bu tam da bir tanımlanmış tamamlanmamışlıktır, hep bir yarımız geçmişte bizimle kalır hangi yaşta olursak olalım bizi asla bırakmaz.

Çağdaş sanatçının da hammaddesi eksiklik, kusur ve çirkinlikten gelir, her zaman bir olmamışlık, tamamlanmamışlık kendisi gösterir. Yokluk ve hiçlik yeri gelir sanat galerilerinin duvarlarını süsle(r)yemez, saydam bir görüş açısı ele verir.

Bu denemeyi yazmak gibi yazar da yeri gelir delirmemek için yazar, aklının bir yarısını kaybetmekten korkar, onu ayakta tutan da bu duygu değil midir? Ya akıllı olacaksın ya da deli modern çağın hastalıklı bir görüşü değil midir? Tam olmak karanlık tarafımızı bir kenara itmektir, onu sevmek kabul etmek varken reddetmek neden? Kendimizi anlamak varken.

Anlam lezzetli bir elma, yasak da değil ama ya sonucu?

Yukarı