Hâlâ En Genç Şair, Refik Abi! / Haydar Ergülen

Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi (Adam Y., Ekim 1999, 12. Baskı) Memet Fuat’ın sağlığında son kez iki cilt olarak yayımlandığında yıl 2000 filan olmalı. Bende de daha önce tek cilt olarak yayımlanan baskısıyla birlikte iki ciltlik bu baskı da vardır. Kitap ve dergi yayıncılığının gelişiminde en büyük katkıyı sağlayanlardan Adam Yayınları ne yazık ki uzun süre önce kapandı. Edebiyatın tüm dallarına uzanan anlayışıyla hem yeni hem usta yazarları, şairleri düzgün biçimde yayımladı. Bu, iyi telif verdi, zamanında ödedi, kitaplara kapağından dizgisine çok özen gösterdi ve daha pek çok iyi ve güzel şey yaptı demektir. Bir hiza oluşturdu ve sonra başka yayınevleri o hizayı gözeterek yayın yaptılar, oradan daha yükseğe sıçradılar.

Bu, yayıncılık ve reklamcılık yapan Nazar Büyüm’ün elini taşın altına koyması ve 12 Eylül 1980 askeri darbesinin karanlığı tüm ağırlığıyla sürerken, cesaretle büyük bir edebiyat yayınevi kurma kararıyla oldu. Yayıncılık, dergicilik, gazetecilik henüz Cağaloğlu’ndayken, Adam Yayınevi 1981’de Nişantaşı’nda açıldı, sonra Beyoğlu’nda kitabevi kafe ve yayıneviyle dergilerin yönetim yeri olan 4-5 katlı bir yapıda sürdürdü gelişimini. Şairleri toplu şiirlere kavuşturan ilk yayınevidir, üstelik şiirimizin ustaları olan Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat, Cahit Külebi ve nicelerini… Memet Fuat yönetiminde Cevat Çapan, İnci Asena ile Adam Öykü’de Semih Gümüş, Adam Sanat’ta Turgay Fişekçi başta olmak üzere konularında en yetkin adlar da yer aldılar bu serüvende. Her iki dergi de Adam kültürünün nitelikli örnekleri olarak yıllarca düzenli ve başarılı biçimde yayımlandılar. Şimdi Semih Gümüş’ün Notos’u ve Turgay Fişekçi’nin Sözcükler’ini okuyanların buldukları özen, dikkat ve niteliğin öncüsüdür Adam’ın dergileri.

Memet Fuat’la 12 yaşımdayken DE Yayınevine gidip kitaplarını ve Yeni Dergi’leri alarak tanıştığımı birkaç kez yazmıştım. Yıllar sonra Yazko Edebiyat’ı çıkarırken yine görüşmüştük, orada şiirlerimi yayımlamıştı. Son olarak da Adam Yayınları’nda şiir kitaplarımı ve toplu şiirlerimi yayımladı, 1999’da Ölüm Bir Skandal, 2000’de Toplu Şiirlerimin 1 ve 2. cildi olan Nar ve Hafız ile Semender. Adam Sanat’ta şiir ve yazılarım, Adam Öykü’de de öykülerim yayımlandı. Mehmet H. Doğan’ın Adam Sanat Şiir Yıllıkları’nda da her yıl yayımlandı şiirlerim.

90’lı yılların ortalarında Roni Margulies benim de aralarında olduğum kimi şairleri bazı şiirlerimizden hareketle “anlamsız şii” yazmakla suçlayan bir yazı yazdı. Ben de ona bu yazının anlamsız olduğu, bunu unutmasını söyleyen dostane bir yanıt verdim, hatta onun kitabının adına gönderme yaparak başlığına da “Biz seni rind bilirdik,” dedim. Fakat Roni’nin tartışmayı seven yapısından haberim yokmuş, tanışmıyorduk ve hakkında da bildiğim hemen hiçbir şey yoktu, yalnızca Murathan Mungan’ın bir dönem Remzi Kitabevi bünyesinde yönettiği şahane Çilek dizisinden şiir de nasibini alacak ve Murathan, Lale Müldür, Seyhan Erözçelik, Roni Margulies ve benim şiir kitaplarımızı aynı anda yayımlayacaktı. Roni daha önce de YKY’den Mağrur Olma Padişahım (1994)adlı şiir kitabını çıkarmış, ben de bu kitabı sevmiş, Cumhuriyet Kitap’ta “İtina ile…” yazmıştım… Derken Roni bana yanıt yazdı, ben yazdım, Sombahar, Gösteri ve Adam Sanat başta olmak üzere Varlık ve başka dergilerde de Tuğrul Tanyol, Metin Celâl, Şavkar Altınel, Mehmet Yaşın, o yıllarda Yeni Yüzyıl’da yazan Semih Gümüş’ün gazetedeki yazılarıyla bir yıl kadar sürdü tartışma. Sonunda Mehmet Yaşın’ın Adam Sanat’taki yazısında hakkımdaki çok ağır ifadeleri nedeniyle, Memet Fuat’a, yasal yollara başvuracağımı belirten bir yazı yolladım, yayımladı.

Bu tartışmayı başlatan Roni’nin şiirlerini, “Şiir benim yazdığım gibi yazılır” demesine karşın, severim. Şavkar Altınel’in hem şair hem yazar olarak olağanüstü bir değeri var benim için de. Mehmet Yaşın hem çok eski arkadaşımdır, Ankara’dan, hem de şiiriyle, yazısıyla, denemeleriyle çok yenilikçi, dikkat çekici bir addır. Turgay Fişekçi ise şiirde yalınlığın ustasıdır. Semih de tartışmada bana karşı tavır alsa da, yoldaşlık hukukumuz kadar Ankara hukukumuz da vardır ve çok iyi bir eleştirmen, denemeci, dergici olarak da özel bir yeri vardır edebiyatımızda, tabii bende de. Hemen hepsinin şiirlerini ve yazdıklarını da sevdiğim arkadaşlarla aramızdaki tartışmalara bir biçimde Memet Fuat’ı da karıştırmamıza karşın o bilgeliğini korudu ve benim şiir kitaplarımı da yayımladı.

2000’e yaklaştığımız aylarda olmalı, Turgay Fişekçi aradı, o zamanlar Nişantaşı’nda son çalıştığım reklam ajansı olan Oksijen’deydim. Aşağıda okuyacağınız, Memet Fuat’ın antolojisinin “Sonsöz”ünde yer alan bölümle aynı minvalde şeyler söyledi. Ayrıca Memet Fuat’ın antolojiye eklediği Enis, Murathan, İskender ve benim için sanırım 30 sayfa civarında yer ayırdığını, orada bizlerden seçtiği şiirlerin yer aldığını, dizildiğini, görmek istersem faksla yollayabileceğini de bildirdi. Sevindiğimi söyleyip teşekkür ettim, ama görmeme gerek olmadığını, Memet abinin bu büyük jestinin yeterli olduğunu, nasılsa yakında basılınca antolojide okuyacağımı da belirttim.

Sonra antoloji çıktı, o sayfalar da, aralarında benim de olduğum dört şair de şiirlerimiz de yoktu, uzun bir sonsöz ve bizlerle ilgili şöyle bir bölüm vardı:

“Bu antolojiye sığmayan dönemlerde çok iyi şairler yetişti. İsmail Uyaroğlu, Erol Çankaya, İzzet Yasar, Veysel Çolak, Ahmet Ada, Nihat Behram, Erdal Alova, Barış Pirhasan, Turgay Fişekçi, Abdülkadir Bulut, Ahmet Erhan, Mehmet Taner, Ahmet Telli, Abdülkadir Budak, Tuğrul Tanyol, Hulki Aktunç, Orhan Alkaya, Hüseyin Ferhad, Şavkar Altınel, Roni Margulies, Sunay Akın, Ali Asker Barut, Turgay Kantürk, Osman Hakan A., Mustafa Irgat, Vural Bahadır Bayrıl -saymakla bitecek gibi değil. Arada öne çıkan, şiire bağlılıkları, başarılarıyla önceki dönemlerin büyük ustaları arasında anılabilecekler de görülmeye başladı: Enis Batur, Murathan Mungan, Haydar Ergülen, küçük İskender gibi.” (Agy. s.994)

Ardından yukarıda adlarını andığım ve Adam Sanat çevresinden olarak da bilinen şairlerden bazıları, beni “üçüncü sınıf” bir şair olarak nitelediler, usta saydığı için Memet Fuat’a teessüflerini bildirdiler, onunla yapılan söyleşilerde bu ustalık nitelemesini sorgulayıp Memet abiyi söylediğine pişman ettirdiler. Turgay’a niye antolojinin yeni şairleri olarak eklenmediğimizi sorunca, başka genç şairlerin de Memet abiyle tartıştıklarını, onun da daha fazla ortalık karışmasın diye çıkarttığını söyledi.

Yakınlarda sordum o dizgiler ya da sayfalar sende olabilir mi diye Turgay’a, yokmuş!

Refik Durbaş hem şiirini hem kişiliğini çok sevdiğimiz bir şair ağabeydi. 40’lı yaşlarımın sonuna doğru “Refik abi bana hâlâ genç şair diyorlar!” demiştim bir vesileyle, “o da bir şey mi, ben 60’a geldim, hâlâ Memet Fuat’ın antolojisindeki en genç şairim!” demişti sevgili Refik abi de, gülüşmüştük.

Diyeceğim, Refik abiyi bu unvandan kurtarabilirdik en genç şairler olarak Enis, Murathan, ben ve İskender ama olmadı! Refik abi hâlâ en genç şair, ne güzel, devri daim olsun, Memet abinin de, canım İskender’in de.

Yukarı