Mehmet Fırat Pürselim “Öykü Yollarında” Sorularını Yanıtladı

Öykü Yollarında (eski adı: Hey 15li 15li) anketi: 2013 yılında Ercan y Yılmaz editörlüğünde yayım hayatına başlayan Oğlan Bizim Kız Bizim Fanzin için Veysi Erdoğan, Nurullah Kuzu ve Ercan y Yılmaz tarafından oluşturuldu. OBKB Fanzin‘in yayım hayatı son bulunca anket Özcan Karabulut editörlüğündeki 14 Şubat Dünyanın Öyküsü Dergisi‘nde, ardından Öykü Gazetesi‘nde devam etti. Öykü Yollarında anketi Arzu Anlar Saraç yürütücülüğünde Veveya‘da devam ediyor.

1. İyi ki bu kitap var.             

Camus’nun Yabancı’sı, Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sı, Kafka’nın Dava’sı.

2. Hep yazsa da okusam.

Burhan Sönmez, Bruno Schulz, Gabriel Garcia Marquez, Cemil Kavukçu hep yazsa da okusam. Schulz ve Marquez açısından, gizli sandıklardan bir şeyler çıkmasını beklemekten başka çaremiz yok elbette. O halde Burhan Sönmez ve Cemil Kavukçu’nun kalemine kuvvet.  

3. Önemli bulduğunuz edebiyat olayı.

Edebiyatın tepeden bakan şekilde aydının cahil halka bir şeyler öğretme aracı olması alışkanlığından kurtularak halkla yan yana yürümeye başlaması. Ülkemiz açısından 50 Kuşağı Öykücülerinin ve İkinci Yenici Şairlerin edebiyatın ayarlarıyla oynaması.

4. Okuduğunuz öykülerde sarsıcı olduğunu düşündüğünüz ilk ve son cümle.

İlk veya son cümle değil, tam olarak öykü kitabı da denilemez ama aklıma Alejandro Zambra’nın Eve Dönmenin Yolları’ndaki şu cümle geldi. “Bir keresinde kayboldum. Altı ya da yedi yaşındaydım. Aklım başka yere gitmişti, birden annemle babamı kaybettim. Korktum ama sonra yolumu buldum ve eve onlardan önce vardım –ümitsizlik içinde beni arıyorlardı. Ama bence o akşamüstü asıl onlar kaybolmuştu. Çünkü ben eve dönmeyi biliyordum ama onlar bilmiyordu.”

5. Size beş kelimenin mülkiyetini teklif etseler hangilerini seçerdiniz?

Kelimelerin bari mülkiyeti özgür olsun. Tamamı iyi ki tüm insanlığa ait olan, sevdiğim kelimeler: Kızımmm, hissikablelvuku, özgürlük, duygudaşlık, ümitvar, tebessüm, kalem, dost, inat…

6. Yazarken kurtulamadığınız temel izlekler.

Sanırım yazdıklarım en çok ölümün etrafında dönüp duruyor. Bundan kurtulmaya ve hayatı daha fazla anlatmaya çalışıyorum. Ötekileştirdiklerimizi çok yazıyorum ama bundan kurtulmak gibi niyetim yok. Daha fazla, daha da fazla yazmaya niyetliyim ta ki toplumun kodlarından ötekileştirme geni silinene kadar.

7. Keşke yazmasaydım dediğiniz.

İlk kitabım çıkana kadar 10 yıldan fazla beklediğim için zaten bu süreçte en acımasız eleştirmen olan zamanın gerekli elemeyi yaptığını düşünüyorum. Bu yüzden keşke yazmasaydım dediğim bir kitabım yok. Zaten öyle dediklerim okurla buluşamadan benim ellerimde can verdi. 

8. Keşke ben yazsaydım dediğiniz.

Oooo, o kadar çok ki. Çok eksik bir liste olacak. Şu an okusam aynı duyguyu yaşar mıyım, bilmiyorum ama Kinyas ve Kayra’yı ilk çıktığında okumuştum ve imrenmek hafif kalır, bildiğin kıskanmıştım. Burhan Sönmez’in Kuzey’ini, Latife Tekin’in Berci Kristin’in Çöp Masalları’nı, Bruno Schulz’un Tarçın Dükkânları’nı, Cemil Kavukçu’nun Mimoza’da Elli Gram’ını, Dostoyevski’nin Yeraltından Notları’nı, Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık’ını, Alejandro Zambra’nın Eve Dönmenin Yolları’nı… ve daha nicelerini keşke ben yazsaydım diyerek okudum.

9. Filme çekilmesini istediğiniz öykünüz.

Birkaç tane var ama ilk olarak Sakarmeke’deki Serçe’nin filme çekilmesini isterim.

10. En sevdiğiniz öykü kahramanı.

Sakarmeke’deki Turna, kanatlarının farkına vararak Güneş Ülkesi’ne gitmesindeki inancıyla benim de kahramanımdır. İlk kitabım Hayat Apartımanı’ndaki Üç Kişilik Sessizlik’teki bir su damlası kadar temiz Arap’ı ve uzun zaman yanı başımda benimle dolaşan Akılsız Sokrates’teki Okaliptüsün Ruhu Kostas’ı da ayrı severim.  (Bu soruya yazılıncaya kadar bir dönem beynimin içinde birlikte dolaştığımız dostlarım olan kendi kahramanlarım üzerinden yanıt verdim.)   

11. En sevdiğiniz öykü mekânı.

Sait Faik’in Burgaz Ada’sı ve Cemil Kavukçu’nun Mimoza’sı.

12. Ne güzel kapak olmuş.

Offf, çok zor soru. Biraz kopya çekip internette dolaşacağım. Jaguar’ın kapaklarını çok başarılı buluyorum. (Evler, Cinler Perdeler, Boşluktakiler, Kırlangıçlar Gibi Geldiler, Mürekkep Lekesi…) Butik bir yayınevi olmasına rağmen Vacilando’nun kapaklarını da tıpkı içerikleri gibi çok beğeniyorum. (Tahirbuselik Devrim Marşı, Pandispanya Gazetesi…) Murat Uyurkulak’ın April’deki (Tol, Har, Merhume) kitaplarının tasarımları nefis. Çok fazla var, binlercesini saysam bile eksik bir liste olur. Bir eksikliği tamamlamak içinse, kitaplarımızı görünür kılan tüm tasarımcılara bu vesileyle teşekkürlerimi gönderiyorum.

13. Keşke çağdaşı olsaydım dediğiniz.

Kafka’yı yazar olarak çok seviyorum ama dostluğu fazla karamsar, bir yerden sonra her şeyi sorun ederek çekilmez olabilir. O yüzden Dostoyevski ile hem çağdaş hem de dost olmak isterdim.

14. XXI. yüzyıl tarifiniz.

Eski dönemleri daha yaşanılası bulan biri olarak, günümüz beni pek de cezbetmiyor. XXI. yüzyıl yanında biri öldürülürken beni ilgilendirmez diyerek kafanı çevirip yoluna devam etmenin, mahallelerin yıkılıp ruhsuz, balkonsuz, komşusuz 1+1 evlere tıkılmanın, börtü böcekli orman yerine otoyol kenarlarına yerleştirilmiş, güzelmiş gibi yapan peyzaj bitkilerin çağı. Ama insandan yana umudum var hâlâ, umarım yüzyılın sonunu iyi getiririz.

15.

a) Bir önceki sayının konuğu olan Adnan Binyazar’ın size sorusu: Yanıtlarının yerine oturmasını ister misin? Öyleyse emeğini esirgeme soruları yanıtla.

Sanırım önce cevabı vermiş bulundum. J

b) Bir sonraki söyleşide konuğumuza sorulmasını istediğiniz sorunuz:

Doğru zamanda karşınıza çıkıp hayatınızı değiştirmese bile hayatınıza dokunan kitap hangisidir?

Yukarı