“Yanlış Soru Doğru Cevap”ta Beyza Ertem var

Utku Yıldırım‘ın yürütücülüğünde Yanlış Soru Doğru Cevap konuşmalarında Beyza Ertem’le devam ediyor.

Beyza Ertem’le maşrapaları, dam loğlamayı ve edebiyatı konuştuk. O konuştu. Çünkü konsept.

¡Hola! ¿Cuál es el estado de nuestra literatura?

NON, NON, NON, NON, NON, NON, NON. FAISONS COMME SI VOUS NE M’AVIEZ JAMAIS POSÉ CETTE QUESTION ET JE NE RÉPONDRAI PAS. Canım, saçımı yoldurma.

Editörsünüz. Önünüzde bir dosya var. Keşke olmasa. Ne yapmak istiyorsunuz dosyayı okumak yerine? Dosya süperse neyi erteliyorsunuz mesela?

Bazıdosyalarkeşkeolmasa, demedim desem, dediğim zamanlardaki keşkebunudememişolsaydım dediğim anları kişisel tarihimden defetmiş olur muyum diyorum. Okuduğunda budüpedüzpalavra diyeceğini bile bile şunu da diyorum: Ben dosyayı çalışmak için okumayı sevdiğim kadar, değerlendirmek için okumayı da seven bir editörüm. Dosya kötüyse bir on sayfa daha zorlarım; sonra üniversiteden çok sevdiğim bir hocamdan miras kalan “her ne hâl ise” sonsözünü şapkayı uzatabildiğim kadar uzatarak havaya fısıldarım, kalkıp Samatya’da bir yürüyüş yaparım. Dosya süperse –bunu okuduğunda da düpedüzpalavra diyeceğini bilerek, ülkede yayıncılara güven kalmadığını da ekleyerek– o an yapılması ihtimal dahilinde olan her işten vazgeçer, dosyayı okurum. Okumakla da kalmam; kapağından tanıtımına, afişinden imza gününe her şeyi beynimin çekmecelerinde taslaklara kaydederim. İyisi kolay bulunmuyor ki süperini bırakıp masadan kalkalım.

En son ne zaman yazı tura attınız? Zarınızı en son ne zaman, kimin için attınız veya? İsim vermek istemezseniz sevdiğiniz bir koçaklamayı yazabilir misiniz?

Yazı tura diyemem amma ve lâkin zarımı en son –ve ‘bir insan için’ son defa– çok yakın bir zamanda attım. Yazsonunda. İsim vermek istemediğim ve zar da ciğerimde patlatıldığı için –herhangi bir koçaklamanın, tüm galaksilerde o insandan daha dikkate değer olduğunu anladığım için de– sevdiğim bir koçaklamayı yazıyorum:

Mert dayanır, namert kaçar

Meydan gümbür gümbürlenir

Şahlar şahı divan açar

Divan gümbür gümbürlenir

Yiğit kendini öğende

Toplar menzili döğende

Şeşber kalkana değende

Kalkan gümbür gümbürlenir

Top atılır kal’asından

Hak saklasın belasından

Köroğlu’nun narasından

Her yan gümbür gümbürlenir

(Bu koçaklama, perşembe’nin 7’yi düşündürmesine benzer bir şekilde, Feyyaz Yiğit’in okuduğu bir şiirmiş gibi doluyor kulaklarıma.)

On numara koçaklandık. Peki, askerdeki editör arkadaşınızı ziyarete gittiniz, editör kimliğinizi nizamiyede bırakır mısınız?

Herkesin, her yanlışını düzeltip, “HOHOHO, mesleki deformasyon, HOHOHO” diyen bir editör hiç olmadım. Yedi kimliğimden biri olan editör kimliğimi hiçbir zaman, bir yerde bırakma ihtiyacı da hissetmedim anlayacağın (doğrusu, bir defa, bir yerde hissetmiştim; kameralar, mikrofonlar ve altın rengi olan-altın olmayan bir ödül vardı). Fakat nizamiyede editör kimliğimi bıraktım ve havada durdum – şahidim sensin, bir de kuru pastalar.

“Uç baba torik!” sözünün kaynağı nedir, bu konuda yapılmış araştırmaları dipnot düşer misiniz?

“Uç baba torik” sözü, bizim kuşağın “Heee, ben de Ronaldo’yum, heee” sözünün bir önceki kuşağa ait versiyonu. Olay tamamen aynı.[1]


[1] Bu konuda yapılmış tek araştırmayı az önce ben (Beyza Ertem) yaptım.

Yukarı