“Yanlış Soru Doğru Cevap”ta Gülhan Tuba Çelik var

“Yanlış Soru Doğru Cevap”ta Gülhan Tuba Çelik var

Utku Yıldırım‘ın yürütücülüğünde Yanlış Soru Doğru Cevap konuşmalarında Gülhan Tuba Çelik var.

Gülhan Tuba Çelik ile söyleştik. Hadi bakalım.

Merhaba?

9 Mayıs’ta bi’ rüya gördüm. Çalıştığım her okuldan bazı öğretmenlerle bir okuldayız. Efrail de onlardan biri. Ördekleri var. Mavi bir leğenin içinde, sarı sarı, orta boy. Hareket edip duruyorlar. Düğünleri olacakmış birazdan. Evet, ördeklerin! Efrail onların düğünü için ödünç bir Doğan SLX bulmuş. Kırmızı mor. Yukarıdan bir yerden arabayı gördüğüm an davul zurna sesleri duyuyorum. Gelin almaya geliyorlar. Ördekleri. Garipsemiyorum. Her şey çok normal. 50 TL’ler ve çeyrek altınlar atılıyor balkonlardan aşağı. Baran Güzel de kalabalığın içinde. Aşağıyı izleyerek Halley yiyorum. Rüyanın devamında Google Haritalar’ın içindeyim. Aynı zamanda dışarıdan, yukarılardan da görüyorum kendimi. Küçücük kalmışım haritaların içinde. Boşluklarda, sokaklarda dolanıyorum. Bir ev arıyormuşum. Bizim olan bir şeyi bulmak istemek duygusuyla doluyum. Anneannemin evi olmalı. Öyle bir hissi var. Anneannemin evini çok görüyorum rüyamda. Babaannemin evini de. Köydeki evimizi de. Ev görüp durmayı ayrılma bireyleşme arzusu ve korkusuna bağlıyor Masterson. Ördek düğünü hakkındaki yorumlarını duymak isterdim.

Abi… Onlar ve Köpekleri ile çok ilginç şeyler yaptınız. Neyler yaptınız?

Evler ve haritalar yaptım. Yolumu bulmak için. 4 Nisan’da gördüğüm rüyada bir gezegendeyiz. Şenay Eroğlu Aksoy galiba. Bize kokoreç yapacak. Bayağı kalabalığız. Ben kayaçları, renkleri, taşları, ırmakları falan sayıyorum sırayla. Yemekler yapılıyor. Kapının önünde sıralar var, öğrenciler oturuyor. Oturdukları sıralamaya göre gireceklermiş içeriye. Emine Karaduman’la bir arkadaşı geliyor. Emine eskiden müdürü olduğum okuldaki öğretmenlerden biri. Boğaziçi’nde doktora yapıyor. Onlara biraz patates kızartması falan koyuyorum. Poşette çok az kalmış. Masaların fotoğraflarını çekip birilerine yolladığım için yemekler de fotoğraflarla gitmiş, yok olmuş. Kokoreç yiyemiyorum başımda birileri toplandığı için. Ayıplayacaklar gibi. Anneannemlerin evinin alanındayız. Hoşlandığım biri geliyor evin arka tarafından. Gitmesi gerekiyormuş. Zaten biliyordum gitmen gerektiğini diyorum. Gezegenin şekilli taşlarıyla bir fotoğraf çektirip oradan ayrılmak istiyorum. Onlar ve Köpekleri tam da böyle bir şeydi. Kalmak ve gitmek üzerine.

Kirli gerçekçiliği sever misiniz, lazım mıdır?

Bana çok lazım. 1 Nisan tarihli bir rüyamda o aralar hoşlandığım, benden biraz küçük, bakışıp durduğum F’yi gördüm. İlk kısımda F’nin bakışıyla karşı karşıyaydım. Kendisi ya da bedeni yoktu. Başka adamlar, başka kadınlar vardı. Çocuklar gelip geçiyordu karşımdan ve bakış hep oradaydı. Bakış F’yi içine almış, F’nin yerine geçmiş, ondan daha gerçek ve önemli birine dönüşmüştü. F yoktu ama bakış oradaydı. İkinci kısımda F, ağzını kirletmeye çalışıyordu tuvaletin zeminine dudaklarını sürerek. Böylece onu öpmemi engelliyor olacaktı. Çekmeye çalıştım oradan. Bu sefer de başka tuvaletlere girmeye çalışıyordu. Bana kötü davranıyordu. Güzel şeylerin berbat şeylerle iç içe geçmesine bayılıyorum. Bilinçaltım kurtarılamayacak kadar kötü durumda. Akışına bırakıp olanı resmetmeye karar verdim. Kirli gerçekçiliğin romanını yazdım. Yakında.

İyiliği veya kötülüğü bir yana, bu bir haber. Peki, edebiyatımızda süper şeyler var, o kadar da süper olmayan şeyler de var. Nasıl kıyaslarsınız iki süperliği?

16 Mart’taki rüyamda, Ahmet Büke’nin kaldığı otantik bir odada onun yanındayım. Sakalları var. Bana romanım için Semih Gümüş’le konuşup konuşmadığımı soruyor. Notos’a vermek istediğimi, Twitter üstünden mesaj attığımı ama dönmediğini söylüyorum. Mesajı göstermek istiyorum. Giriyorum, arıyorum, bakıyorum ama bir sıkıntı var. Mesaj kısmı açılmıyor. Telefon sürekli başka yerlere girip duruyor. Bir türlü ispat edemiyorum kendimi. Çimenliğe benzeyen bir alana doğru ilerliyoruz. Uzanıp sohbet ediyoruz ama üzerimde tavuk pislikleri var. Beni bir iç odaya yolluyor. Sen bu tarz çalışmalara meraklıymışsın, Ciğerci Basri’de benzer etkinlikler için form doldurabilirsin, diyor girişte biri. Devam ediyorum. Hamama benzeyen bir yere ulaşıyorum. Göbek taşı olması gereken yerde kocaman bir yatak var. Çevresinde kurnalar. Elimdeki çamaşırlar kirli, saçlarım kötü, birkaç gündür yıkanmamışım. Bir ark bulup çamaşırları yıkamak istiyorum ama daha kötü olacaklar diye korkuyorum. İçeri doğru ilerliyorum. Orada bazı kadınlar, adamlar var. Çok genç ve iyi görünüyorlar. Orada bana bir çeşit terapi de yapacaklarmış. Kadının birinin yanında bir su bardağı var. İçine iki Orkid koymuş. Sperm sence de bir bardak su değil midir, diye soruyor. Bardağın içindeki biraz sıvı evet ama bardağın içindeki bunlar hayır, diyorum. Özetle böyle. Süper olmayan şeyler süper olan şeylerin altını çizmeye devam ediyor.

Kapakta kitabın yazarının hangi atölyeye gittiğini belirten bir ibare olmasına dair tartışmalar sürüyor malum, bu konudaki görüşleriniz nedir?

Soruları cevaplama tarihim 17 Temmuz 2023. Not alabildiğim son rüyamı 10 Temmuz’da gördüm. Evimin karşısında bir bakkal var. Çok severim orayı izlemeyi. Dükkânı işleten iki erkek kardeşten büyük olan var rüyamda. Bir kalabalığın içindeyiz. Köy gibi bir yerde. Bir çocuk kaybolmuş. Herkes onu arıyor. Küçük kardeş de oralarda. Büyüğüyle yan yanayız, bir şeyler diyor bana. Bulunduğumuz alan bir dağa vermiş sırtını. Arabalarla gidiyorlar yukarı doğru. Merak ediyorum arabayla oraya çıkmanın nasıl bir şey olacağını. Bu dağın arkasında ne var diye düşünüyorum. Herkes bir şekilde gidiyor normal arabalar, arazi arabaları ile. Yukarı doğru bir akış var. En son ben de yola çıkıyorum. Yalnız ve yayan. Önce çoraplarımı çıkarıyorum ama yukarıda üşürüm diye ceplerime koyuyorum. Gecekonduların önünden geçiyorum. Karabayır’da yaşayan Beyza gibi, Balat’ta yaşayan Elif gibi renkli ve doğal bir güzelliği olan kadınlar görüyorum renkli ve sıcak evlerin önünde. Onlara bakmak mutluluk veriyor bana. Oraları da geçiyorum. Gösterişli bir yapı görüp kapısını açıyorum. Hemen karşımdaki tabelada Manisa’nın İblis ilçesine hoş geldiniz, yazıyor. Kapının o tarafında bir fırtına var. Yağmur var. Karanlık var. Dans eden adamlar ve kadınlar var. Tedirgin eden bir dans bu. Birleşip ayrıldıkları üçlü bir dans. Kıyafetleri siyahın tonlarında. Sarı ışıklar görüyorum etrafta. Köyün adı İblis’miş, çocuğun kaybolması normal, diye düşünüyorum.

Onlar ve Köpekleri

Gülhan Tuba Çelik

Epona Yayınları

Öykü, 104 sayfa

Yukarı