Duyguların Ağırlığı Var mıdır? / D. Yavuz Arkın

Duyguların Ağırlığı Var mıdır? / D. Yavuz Arkın

Başlıktaki sorunun cevabını, Manuel Muñoz Livera Yayınevi’nden çıkan Neticeler kitabındaki öyküler ile veriyor. Kitapta, buram buram göçmen hikayeleri okurken, arka planda duyguların göçünü izliyoruz; o kadar hafif bir o kadar da ağır.

Çiftçilik yapan bir aileden gelen Muñoz’un anlattığı göçmen hikayeleri kendi hayatına hiç de yabancı değil. Kitapta bulunan on öykü, yeni anne olmuş kadınlardan gey erkeklere, göçmen ailelerden hayatını çiftçilikle geçiren göçmen ailelere kadar çeşitlilik gösteriyor. Yazar bugüne kadar üç kez O’Henry Öykü Ödülü’nü kazanmış. Neticeler kitabı ile de 2023 yılında Joyce Carol Oates ödülüne layık görüldü.

Yazarın Neticeler’deki öyküleri, günümüz edebiyatına özgü bir şekilde belirsizlikle bitiyor, karakterler umut ile umutsuzluk arasında bir yerde kalıyor. Bazı okuyucular için her ne kadar kötü bir haber olsa da, bir anlamda sonsuz olasılıklarla alan açarak okuma sürecini daha doyurucu hale getiriyor. Öykülerine aldığı konular da yazarı buna mecbur hale getiriyor. Klasik anlamda karşımızda duran göç-men-lik sorunu bu öykülerde ilişkiler üzerinden yaşanıyor. Bu sayede soruna (kavram olarak da bakabiliriz) dıştan acıma veya nefret dolu bir bakıştan ziyade içten ve empati dolu bir bakış açısına yöneltiyor bizi.

Hayatların uçup gitmesi…

Herkes Yapabilir

Açılışı Delfina ile yapıyor yazar; kayıplar yaşamış bir kadın, sahip olduğu bir kızı bir arabası ve büyük hayalleri var. Bu dünyada sahip olduğu hayaller onu çok farklı bir noktaya sürüklüyor.

Hiç bilmedikleri bir ülkede yaşayan insanlar gibi birbirlerine sokuluyorlar; hayat onlar için o kadar soğuk ki ısınmak için başka çareleri yok gibi. Ne kadar yaklaşalar da bir süre sonra aralarındaki mesafe o kadar açılıyor ki sahip oldukları birçok duyguyu kaybediyorlar, kayıp üstüne kayıpla…

Dümdüz ileri bakmak…

Tüm ABD’nin En Güzel Kızı

“Geri dönüş hikayelerinde hiçbir zaman yeni bir şey yoktur…”

Griselda ile geri dönüş yolculuklarının kraliçesi ile baş başayız; otobüs terminalinde başlayan yolculuğu döngüsel bir geri dönüş hikayesi barındırıyor. Farklı bir ülkeye ve kültüre yaptıkları yolculuk onlar için bir Amerikan dizisine dönüşüyor. Yurtlarında baş rollerde ama sınırı geçtikleri anda yardımcı rollere çoktan razılar.

Hep ileri bakmak zorundalar; umut ilerde bir yerlerde onları bekliyor. Tutundukları bir tek bu kalmış hayatlarında, yeri geliyor bunu market poşetinin içinde taşıyorlar. Ucuz ve her yerde bulunan bir nesne belki ama onlar için özgürlük heykeli kadar kıymetli, tek bir farkla hayat onlar için bir meşale kadar adil değil.

Bir şey söylememek zor…

Presumido

Bedensel uzaklık yaşayan kadın öykülerinden sonra zihinsel uzaklık yaşayan, birbirine aşık iki erkek Juan ve Darly’nin öyküsü ile devam ediyor yazar. Duygularını okurla doyasıya paylaşan Juan nedense bunu Darly’den esirgiyor. Aralarındaki gelişen diyalog o kadar az ki bunu beden diliyle yapmaya çalışan bir erkek var karşımızda.

Söyleyecek o kadar söz olmasına rağmen iletişim; bakışmalar, mimikler ve tavırlar arasında gidip geliyor. Öyküye giren kadın karakterle kendini hissettirmeye başlayan sınıfsal farklılık da buna sebep olmakta. Değişen mekân değişen arkadaşlar ve sonuç olarak değişen ilişkiler. Söylemenin de söylememenin de zor olduğu bir ilişki…

Daha soğuk ve taşlı katman…

Susto

Toprağın atında yaşayanların üstünde yaşayanlardan daha değerli olduğunu gösteren bir öykü ile devam ediyoruz. Ölü ve yaşlı bir adam öykü boyunca takip ediyor bizi, hayaleti değil ama duygusu o kadar yoğun ki ölümün yaşam üzerindeki ağırlığı üzerimizde hissediliyor.

Ölümün komedi, yaşamın ise trajedi olduğu bir tiyatro sahnesi sunuyor Muñoz bize, küçük toplulukların kabile anlayışını ters yüz eden bir havası da var. Öyle ki öykünün sonu fantastik bir tını ile veda ediyor. Daha soğuk ve daha derin bir katmanla…

“Kafası karışıyor işte!”

Sebebi Şu ki

Kafası karışık genç kızlardan biri olan Nela’nın öyküsü var sırada; genç yaşta anne olanların dünyasında buluyor kendini, onun sınırı ülkeler arasındaki sınırdan daha keskin. Evi ile sokak arasındaki bir çizgi bu, aşması zor ama imkânsız değil.

Göç olgusunda fark edilmese de daha çok çocuklar ve genç yaştaki insanlar duygusal olarak etkileniyor. Yazar bu öyküsünde sınırları yaratmanın ve aşmanın üzerinde duruyor. Nela o kadar kişiliğe bürünüyor ki kendisi bile farkında değil; kimi zaman sınır polisi kimin zaman mülteci kimi zaman da sınırları kazan bir politikacı.

“Hiçbir şet vaat edilmemiştir.”

Neticeler

Hayatımız hep üçgenlerle çevrili; bu da seçimlerimiz konusunda kafamızı karıştırıyor. Mark ve Teddy de karşılarına çıkan seçeneklerle ne yapacaklarını bilmeden yollarına devam ediyorlar. Üçgenin bir diğer ucunda Mark’ın annesi yer almakta, öyküde kısa bir süre görünmesine rağmen hakimiyet onda.

Hiçbirinin birbirine verdiği biz söz yok ama bir adım sonrası onlar için o kadar belirsiz ki, her filmin sonu gibi onların başrolde olduğu filmlerin sonunda da herkes birbirini terk ediyor.

İleri geri ileri geri…

Compromiso

Zaman bazıları için geçmez, hangi noktada hayata merhaba dedilerse yıllar geçse de o noktadan bir adım öteye bile gidemezler. Mauricio da onlardan biri; ailesiyle dışardan iletişim kurmak zorunda. Öykünün ismi gibi sadakat, bağlanma ve adanma kavramları arasında gidip geliyor, çocukları aracılığıyla yaşamdan kopmamaya çalışıyor. Ama ileri geri ileri geri…

Çevirmen Fatih Yiğitler yazarın kitaba hâkim olan duyguların ağırlığına katkıda bulunuyor, belki de çevirinin gücü burada yatıyor. Yazarın duru ve akıcı sözcüklerinin de bunda katkısı büyük olduğunu düşünüyorum. Çevirmen ve yazarın çok güzel bir düet yaptığı hissediliyor. Manuel Muñoz’un dile hakimiyeti duygulara da siniyor, basit ve sert ifadeler kullanıyor, oldukça dengeli bir dil dünyası oluşuyor okurun gözünde.

Bu öykü belki de kitabın kalbi; diğer öykülerin hepsinin bir özeti. Yazar kitaba ismini boşuna vermemiş, işin özü en sonunda Neticeler’e bağlanıyor, ondan kaçış yok. Kitap boyunca karakterler tökezliyor, yazar onlara acımıyor ve acınacak durumda da bırakmıyor. Hep bir sis perdesi var mekanların üzerinde, bu da bir yerden bir yere gitmeyi zorlaştırıyor. Amerikalıların dediği gibi: ”No way!”

Neticeler
Manuel Muñoz
Çevirmen: Fatih Yiğitler
Livera Yayınevi
Öykü / 208 sayfa

Yukarı