Kadının Bir Ruhu Var / Semrin Şahin

Evlilik kadının var olduğu mu, yoksa kendi kendini yok ettiği yer midir? Her adı konan şeyde olduğu gibi evlilik de bir kurum ve bir hiyerarşi içeriyor. Aslı Ilgın Kopuz’un son kitabı Zaman Zaman Güneşli‘yi okurken aşkı, evliliği, yuva dediğimiz o çıkmaz sokağı sorgulamaktan kendimi alamadım. Sahi kadın kendini nerede özgür hissedip var edebiliyor? Emma Goldman Dans Edemeyeceksem Bu Benim Devrimim Değildir kitabında evlilikle şu satırları yazar: “Kadının bir ruhu yoktur – kadına dair bilinecek ne vardır ki? Bununla birlikte, bir kadının ne kadar az ruhu olursa kocası için o kadar kıymetli bir eş olur, kendisini kocasının içinde kaybetmeye o denli daha hazırdır. Evlilik kurumunu görünürde sağlam, uzun ömürlü yapan şey, işte bu erkek egemenliğine kölece boyun eğiştir. Ancak bugün artık kadın kendisini buluyor; efendisinin lütfundan bağımsız, özgür varoluşunun farkına varıyor. Kutsal evlilik kurumunun mezarı yavaş yavaş kazılmakta. Hiçbir duygu sömürüsü buna engel olamayacaktır.”(s.25)

İşte Zaman Zaman Güneşli kocasının gölgesinde var olma mücadelesi veren bir kadının hikâyesini anlatıyor. Adını bilmediğimiz kadın kocasından bazen deli, bazen kâhin, bazen de sevgili diye söz eder. Okurken kocanın ataerkil erkeklik düzeninden muaf olmadığını görürüz. Anlatıcının tek odak noktası kocasıdır. Goldman’ın dediği gibi kıymetli (!) bir eş olmaya çalışır. Akvaryumun içerisinde günden güne nefes alamaz hale gelse de orada yaşama tutunmaya çalışmasını kızarak, yer yer bu kadarı da fazla diyerek okudum. Evliliğin modern köleliğin bir başka formu olduğunu kadının kocasının her isteğine boyun eğişinden, günden güne solarken kocası için bir başka ev kurmaya can atmasından anlarız. Narsist bir kocayla süren ilişki boyunca kadının kişiliği de silinir. Yazar olan kocasının yazabilmesi için her ortamı sağlarken kendi arzularını, yazma isteğini bastırır. Sanki o hiç yazamazmış gibi ya da kocasının gölgesi olarak kalacakmış gibi muamele görür. Otoritenin sarsılmazlığını, itaat etmeyince her şeyin nasıl ters yüz olabildiğini satır aralarında okurken bizim toplumumuzun bire bir yansımasını da alt metinden çıkarıyoruz. Evlilik kurumunun kutsallığını ve kadının bu evlilikte kurban pozisyonda olduğunu, batıl inançlar ekseninde göstermeye çalışır yazar. İnançların bizi kıskıvrak yakaladığı noktadan sunar okura. Doğduğumuz andan itibaren bir geleneğin içinde büyüyen kız çocuğunun batıl inançlar ekseninde kendini iyileştirmeye çalıştığını gözlemliyoruz: Biberiye yakmak, tarot falı açmak, adaçayı buharı yapmak, ters dönen terliğin getireceği uğursuzluğu yok etmeye çalışmak…

“Bedeninden ayrı, ruhundan da ayrı-insan sanılandan da merhametlidir- odanın bir köşesinde duruyorsun. Bir kafesin içinde sağa sola koşturup duran, demir parmaklıklara çarpıp acıyla yere düşen vahşi bir hayvana dönüşmeni anbean izliyorsun.” (s.31)

Bu ve buna benzer birçok metaforlar üstüne kurulu olan roman ataerkil düzen içerisinde kadını evde tutan sistemin erkeği ulaşılmaz kıldığını gözler önüne seriyor.  İkinci tekil anlatıcıyla kurulan anlatı düzlemi isimsiz kadın karakterin iç dünyasını bize olduğu gibi sunar. Anlatıcı karakteri yargılamaktan ziyade anlamaya çalışır roman boyunca. Kitap öyle akıcı bir anlatıma sahip ki okurken kendimi kaptırdığımı, satırların arasında kaybolduğumu itiraf etmeliyim.

Aslı Ilgın Kopuz çoğu kadının halının altına süpürdüğü gerçeklerin üstünü açıyor hatta halıyı tamamen kaldırıyor ortadan. Goldman’ın toplumun gözünde kadının ruhu yoktur ifadesi ekseninde kitapta kadının ruhunu görürüz. En önemli mesele de budur bana kalırsa. Zaman Zaman Güneşli’yi okumanızı özellikle tavsiye ediyorum.

Zaman Zaman Güneşli
Aslı Ilgın Kopuz
Can Yayınları
Roman / 128 sayfa

Yukarı